S O Y L U E D E B İ Y A T
utku özmakas-5
Şiir Eleştirisi(nin Problemleri)
Günümüzde genel anlamda eleştirinin problemi "eleştirmenlerin" metni yeniden yazma çabasıdır. Oysa ki şiir eleştirisinin durumu bundan daha "vahim!" ve derinliklidir. Edebiyat dünyasının genelde korktuğu "Eleştiri" sözcüğü bugün dünkünden daha çok ciddiye alınmalıdır.
Kavram Karmaşası
Edebiyatın her alanında süren kavram karmaşası şiirde daha da içler acısı bir hal alıyor. Bu günümüz şiirinde kuramsala az kafa yorulmasına bağlı. Eğer şiir yazan herkes şiir üzerine düşünseydi, öncelikle kötü şiirler ortaya çıkmazdı. Herkes önce kendisinin sonra başkalarının eleştirmeni olmak zorundadır. Bu, edebiyatın her alanında geçerlidir ancak şiir için bunu kalın harflerle yazma gerekliliği vardır. Şiir üzerine az düşünülmesi şiir eleştirisini de güçleştiriyor tabii ki. Eleştirinin günümüzdeki vahim durumu ancak daha fazla eleştiri yaparak daha fazla ürün eleştirilerek düzelebilir. Oysa ki kötü şiiri eleştirmek istemiyor kimse. Kendini yormaktan korkuyor. Okuyucu görevini yerine getirmiyor. Yazar olmak gerçek bir okuyucu olmaktan kolaydır!
Bugünkü durumu düzeltmek şu anda mümkün değilse de en azından tartışılmalı ve çözüm yolları araştırılmalıdır. Kavramların karmaşası giderek artıyor çünkü kullanılan kavramlar bire bin katılıp kullanılıyor, durum giderek vahimleşiyor. Eğretileme (Totum pro toto) sözcüğüne hâlâ bazı şairlerimiz yanlış anlamalardan dolayı metafor da diyor, istiare de.
Kavram fakirliğini dışarıdan aldığımız kavramlarla giderme çalışmalarımız ise başarısız oluyor. Şiir eleştirisinde ciddi anlamda kavram fakiriyiz! Aldığımız terimleri doğru olmak çeviremiyor ya da doğru çevirip yanlış kullanıyoruz. Belki de bunun nedeni bir "Edebiyat Terimleri" sözlüğünde anlaşamamamız olabilir. Değil mi ki bir Türkçe sözlükte bile anlaşamadık!
Onay Masası
Edebiyat sözcüğünün Arapça’dan geldiğini ve kökünde muhalif sözcüğünü barındıran bir anlam olduğunu Aydın Çubukçu Evrensel Kültür dergisindeki bir özel dosyada tüm edebiyatçıların kulağına küpe olsun diye açıklamıştı (1). Oysa ki günümüz eleştirmenlerinin bazıları muhalif olmayı göze alamıyor. Edebiyat eleştirisini "onay masası" olarak kullanan eleştirmenler aslında kullanılıyor. Onlara kitap gönderen şairler tarafından. Ne yazık ki bunun bile farkında değiller. Yeni bir önerisi olmayan kitapları "Evetlemek" onlara göre doğru bir iş. Bu şiire hakarettir! "Şiir tartışılmıyor. Şair de eleştirmen de tartışmıyor. Yalnızca değiniyor, yalnızca tanıtıyor."(2). İşte bu değinmeler eleştiri değil sadece tanıtım oluyor. Elbette iyi görülen bir kitap tanıtılabilir ama eleştiri adı bu durumda kirletilmemeli. Tanıtma, kitap dergilerinin ya da kitap eklerinin görevi. Oysa ki şiirin teori ve pratiğini tartışması gereken dergiler sadece iyi ya da kötü ürünlere "değiniyor".
Yeni Şiir Önerileri
Bu noktada tartışılması, uzun uzun kafa yorulması gereken bir nokta daha görülüyor, "Yeni Şiir Önerisi". Bununla ilgili her sene sonunda çeşitli dergilerde yazılar bulunabilir. Şiir eleştirisi ancak şiirlerle kalkınabilir. Şiir pratiklerindeki öneriler ancak dönemler yeni bir şey vaat ettiğinde olur görüşünü çürüten şairler var. Enis Akın şiirlerinde yeni bir şeyler öneriyor her zaman. Bu da ona ölümsüzlüğün, çağdaşlığın kapısını açıyor. Bu söylediklerim İlhan Berk için de geçerli. Bunu "Benim şiirim Behçet Necatigil’il şiirleri ile aynı ayardadır" diyen şairlerin de duyması lazım. Bahsettiğim yanlış anlaşılmasın. Elbette bu dakikadan itibaren yeni bir akım çıksın ortaya demiyorum. Özgün olmak yeni bir şiir önerisidir bana göre. Her şiirde ırmağından yeni bir kol çıkartan bir şair bir gün suyu asla bitmeyecek bir nehir olur.
Yıllık Mücadelesi
Ocak ve Şubat ayı içinde elimize iki tane "Şiir Yıllığı" geçti. İki çalışmanın da emek ürünü olduğu belliydi. Ancak Mehmet H. Doğan tarafından hazırlanan yıllıkta Doğan’ın birkaç tümcesi dikkatimi çekti. Kimi dergiler ve şairler 2002 yıllığının çıkmayacağını anlayınca Doğan’a dergi ve kitap göndermemeye başlamış. İşte yanlışlık buradadır. Yıllığa girme çabası olsun/olmasın. İyi şiire okuyucu ulaşmadığı sürece değeri kaybolur. Yıllıklara giren bazı dergilerde şiir adına girenlerden daha özgün çabalar gördük. Bazı şiirlerinse bırakın sıradan olmayı, "fotokopi şiir" olması eleştirmenleri harekete geçirmeliydi. Şiiri yazan elbet şairdir ama iyi şiir ya da kötü şiiri seçen editördür. Bir şiiri seçmek/seçmemek editörün elindedir. Bu seçim/seçmeme onun ve derginin yıl sonu notunu belli etmez mi?
Bu durumu göz önüne aldığımızda dergilerde de kavramlarda olduğu gibi bir karmaşa olduğunu görüyoruz.
Dergi Karmaşası
Dergilerdeki karmaşanın öncelikli nedeni tabii ki nitelikli şiir. Ama "nitelikli şiir kuramı" olan dergilerde zaten nitelikli şiirlerle karşılaşıyoruz. Şiirin kuramına öncelik veren ya da şiirin günlüğünü tutan dergilerde karmaşanın daha az olduğunu görüyoruz. Giderek bir ütopyasızlık görüyoruz şiirlerde ve dergilerde. Dergiler önüne geleni yayımlama ya da şairine göre yayımlama poetikasını sürdürüyor. Bu bir poetika değil, saçmalıktır! Dergilerde karmaşanın şiir eleştirisine az yansıması ise sevindirici bir nokta. Bu poetika hatasını "kafa-kol" ilişkisi diye tanımlayıp geçmek yanlış olur. Problem aslında daha derinde. "Bu şair ne yazdıysa iyidir." anlayışını ancak şiir eleştiri kırabilir. "İyi şair" diye bir tanım var ortada. Bu genelde/ortalamada iyi şiir yazan şairler için kullanılıyor. Oysa ki ortalama başarısızlıktır. Edebiyatımız ortalamayla yetindiği sürece dünya edebiyatının gerisinde kalacaktır. Bir şair her şiirinde tekrar "iyi" olabilir ancak. Her şiirde özgün bir tadı ortaya koyabiliyorsa "iyi" olabilir. Bu da zorunlu bir istikrarı getirir. Bu istikrar ise yeni şiir önerilerinin olmasını sağlayacaktır.
Şairi Şiirin Önünde Tutmak
"Şairin yeri şiirin yanı, şiirin yeriyse yalnızca kendi yanıdır!"(3). İyi şiiri babasından bile kayıracak bir eleştirmen ya da tam tersine babasının yazdığı kötü şiiri bile eleştirecek eleştirmenler gerekiyor edebiyatımıza. Ortalaması iyi diye düşünülen bir şairin yazdığı kötü bir şiiri tepki almamak için eleştirmeyen bir eleştirmen, eleştirmenliği geçtik iyi bir okur bile olamaz! Çünkü gerçek bir okuyucu bir şiiri/ürünü okurken onun hakkında yorum yapar. Şiir boşluklarını doldurmaya çalışır. İyi bir okumanın gerçekleşme ortamı bu olmalıdır.
Şiir eleştirisinin edebiyat eleştirisinden daha iyi temellenmesi gerektiği gerçeğini bu konu ile bağdaştırmak istiyorum. Niyetimi açıkça belli ediyorum. Çünkü şiir eleştirisinin günümüz eleştirisinin gerisinde kalmasında en büyük pay bu hatadadır. Şiirin günlüğünü tutan Tuncer Uçarol (4) bu açığı kapatma yolunda çalışıyor.
Şiir eleştirisi geri kalmıştır. Belki de "boyumdan büyük" bir söz ettim. Ama boyunu aşmaması amacıyla engin denizlere açılamayanlar ya korkak olarak ölürler ya da arkalarından "İyi bir edebiyatçıydı" denir ve unutulurlar, oysa ki onlar asla "iyi" olamamıştır. Boğulma tehlikesini göz önüne alanlar gerçek edebiyat adasına gidebilirler. Şiir eleştirisi, kuramsalı yazılmadığı için geride kalmıştır. Bugün hâlâ kuramdan korkan ya da onu boş bulan bir edebiyat nesli yetişiyor. Oysa bu nesil içinde kuramla uğraşanlar kendini göstermeye başlayacaktır. Bazı "şair"lerin günümüzde romana kaymasıyla birlikte şiir eleştirisinin roman eleştirisine kaymaması dikkati çekmelidir. Buradan şiir eleştirisinin "yaralı" olmadığı hâlâ ağır aksak ama ayakta olduğunu gösteriyor. Belki de şiir üzerine atılan yeni kavramlar (5) şiir eleştirisinin hâlâ ayakta olduğuna en iyi kanıttır.
Genel Üzerine Özel
Şiirin hâlâ tartışıldığını ve tartışılmasının arttırılması gerekliliğini işaretlemek istedim. Şiirin problemleri birinci derece akrabası olan şiir eleştirisini etkilediğini görmemizin zamanı gelmiştir. Şiiri teoride çözmek yerine kalemle çözme gerekliliği açıkça görülmelidir. Teoride halledilirse pratiği kalkınabilir şiirin. Kuram ve eleştiri eksikliği, yeni şiir önerilerinin önünü kapatmaktadır.
Kendini eleştirmeye başlamak sanırım iyi bir noktadan başlamaktır.
Kaynaklar/Notlar:
(1) Aydın Çubukçu, Edebiyat ve Muhalefet, Evrensel Kültür, Aylık Kültür, Sanat, Edebiyat Dergisi, Sayı:104, Ağustos 2000
(2) Halim Şafak, Saptamalar/Vurgular, Şiir, Şair ve Hayat Üstüne Dağınık Düşünceler, Sayfa:61, Ocak 1998, Suteni Yayıncılık
(3) Halim Şafak, Saptamalar/Vurgular, Şiir, Şair ve Hayat Üstüne Dağınık Düşünceler, Sayfa:6, Ocak 1998, Suteni Yayıncılık
(4) Tuncer Uçarol, Ankara’da çkan Kum dergisinin ilk sayısından bu yana dergilerdeki şiirleri aylık olarak eleştiriyor.
(5) Zeki Coşkun edebiyatımıza sürekli yeni kavramlar sokmaktadır. Coşkun "Para-roman"dan sonra edebiyat dünyamıza şiir alanında soktuğu tanım "Travesti şiir"dir. Bu tanımların üzerinde ne kadar