S O Y L U E D E B İ Y A T

melisa gürpınar


ŞİİR İŞÇİLİĞİ (Melisa Gürpınar)

 

 

(...)

 

Şiir, bilincimizle kurduğumuz bilinçdışı bir alan. (...) Şiir, sanallık konusunda hiçbir teknolojik buluşla yarıştırılamayacak kadar ilerde. Onda iç içe geçmiş sanallıklar var. Yazıyla sarmal durumda. Her katmanda, görüntünün görüntüsü çıkıyor karşımıza. Kaymalar, yanılsamalar... İşte bundan ötürü, bir şiirin içeriğini açıklamak mümkün olmuyor. Ya da herkesin kavrayışı başka oluyor. Açık ve kapalı şiirlerin bile, yorum konusunda okura yol gösterme şansı pek yok. İyi ve kötü şiir genellikle tartışmalı ve görece bir alanda ölçülüp biçiliyor. Nesnel bir ölçüt yok. (...)

 

Şiir yazarken zorunlu olarak dilin içine sıkışıp, sözü küçültüp yoğunlaştırma işlemine giriştiniz mi, büyük oyun başlıyor. Her sözcük, taşıdığı ezgisel özellikler kadar, ardındaki yerel ve everensel çağrışımlarla da ağırlık katıyor şiire. Sınırlı sayıdaki sözcüklerin içinden en uygununu seçmek, bence şiir işçiliğinin en zor ve deneyim gerektiren bölümü. Dil, elinizin altında her türlü işlev için hazır ve belli bir işlekliğe kavuşmuşsa, zihinsel, duygusal, imgesel anlatımlarınızda yardımcı olabilir size, sözcük seçiminden, sözcüklerin rengini, kokusunu sezmeye kadar.

 

Ve işte bundan sonradır ki, bir çalışma sırasında –bence şiirin önemli bir bölümü, masa başında çalışarak yazılır, rivayetlerin tersine- ‘bilinç ışıması’ denilebilecek uyarmaları, aydınlanmaları yaşayabilir şair. Bu fazla yoğunlaşma sırasında (...) bir aşkınlık hali gelebilir üzerine. Şiirine aktarmasa da, kitaplardan öğrenilmeyen bir kavrayış düzeyine ulaşabilir. (...)

 

Volkanik bir ada ya da buzdağı gibi, bir şiirin de görünen yanı, kabataslak anlaşılan yanı, çok küçük bir bölümü olmalı. Suyun altında kalan bölümlerine, her okur kendi şiir birikimi ve yeteneği ölçüsünde ulaşabilmeli. (...)

 

Bir şiiri kurmak, gerektirdiği birçok öğenin yanında, zekâ ve dikkat de istiyor. Bir o kadar da oyun duygusu. Bir yap-boz oyununda çocuğun parçacıklarla yaşadığı zevkli ve sıkıcı anların toplamıdır bir şiir çalışması da. Deneme yanılma yöntemi de şairin işine yarayabilir, yazdıklarını bir süre dinlendirme düşüncesi de. Bu durulma anında bulanık ve berrak bölümler daha açığa çıkar, fazlalıklar görünür. Bir şiiri bitirebilmek de, bir romana son noktayı koyabilmek gibi görece koşullara bağlıdır. Yazar bekler bunun oluşmasını. Benim de şiir yazarken biçimin içinde değerlendirdiğim pek çok sınırlamalarım vardır kendime göre. Bir iç ahenk bulabilmek umuduyla, seslerle, harflerle, sözcük ve şiir dizeleriyle halvet olurum, kapanırım onların üstüne. Bu arada geçen zamanı, bitecek olan ömrümü, gündelik olan hiçbir şeyi düşünmem şiirin evinde. (...)

 

(...) her şiir, aslında şairin anlatımını arıtma ve yalınlaştırma çabalarının sonucunda ortaya çıkar. Dikey, yatay ya da sondan başa giden her türlü okuma tekniklerinden, bir ipucu verebilecek düzeye ulaşır. Şair anlam peşinde koşmasa da, şiir, bir üst anlatımın verebileceği hazları sunmalıdır okura. Bu da olanaklar ölçüsünde, çalışarak gerçekleşir. Ben kendimi hâlâ bir şiir alıştırmacısı olarak görüyorum. Bundandır çalışırken, benden koptuğu ilk saf durumunu yitiren sözcüklerle korku ve güvensizlik dolu labirentlerde koşuşup durmam. (...)

 

Karıncalar nasıl her ilkbahar sürüler halinde çıkıyorsa yumurtadan ve onca yıkıma karşın soyları tükenmiyorsa, şairler de aynı kararlılıkla, haklı haksız ayıklanmalarla direnebilmeliler. Sürdürmeliler şiir işçiliğini, adlı adsız, hep birlikte. Ki anadil yürüsün bir adım daha öteye, zamanın içinde. Benim yıllarımın ne önemi var. Hiçbirimizin ‘ismi de lazım değil’ aslında.

 

Melisa Gürpınar

 

(Cumhuriyet Kitap, sayı: 700)

 

 

 

   

 

 


 
bugün 339 ziyaretçi (512 klik) burdaydı!
geri git ileri git hakkımda


online
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol