S O Y L U E D E B İ Y A T
bedrettin aykın
ŞİİRİ ANLAMAK MI DUYUMSAMAK MI? (Bedrettin Aykın)
Öncelikle, şiirin anlatmak gibi bir kaygısı, görevi olmadığının bilinmesi gerekiyor. Anlatma, öykülemek düzyazının işi, görevidir. Şiirin görevi duyumsatmaktır. (...) anlatımcı bir dille de şiirler yazılabilir. Ancak şiirdeki anlatı, öyküdeki anlatıdan çok farklı bir söylemle, şiirsel söylemle yapılır. Anlatmayı amaçlamayan, araç olarak kullanan, şiirsel bir anlatıyla.
Dil bir iletişim aracıdır. Bir anlam iletmekle yükümlüdür. Şiir dilsel bir yaratı olduğuna göre, kesinlikle bir anlam taşımak, iletmek zorundadır. Tersini düşünmek, dilin bu işlevini yadsımak anlamına gelir. Bu nedenle anlamsız şiir olmaz. Bir şiirin ‘anlamsız’ olarak nitelenmesinin altında çoğu kez anlamının kolay algılanamaması gerçeği yatar. (...) Şiirin amacı katı, kesin bir anlamdan çok, çağrışımlar uyandıran güzelduyusal bir tat iletmektir. Anlam, bu tadın içinde, altında gizlidir, kendini kolaylıkla ele vermez. (...) Özcan Yalım, “Şiirin anahtarları vardır ama maymuncuğu yoktur. Bir maymuncuk düşünülüyorsa, o, ‘sezgi’ olmalıdır” derken, Vecihi Timuroğlu ‘sezgi’nin yerine ‘duyumlar’ ve ‘duyarlıklar’ı koyar.
Bütün güzel sanatlar gibi, yazınsal yaratıların da ana amacı, dinleyici ya da okuyucu da güzelduyusal bir beğeni uyandırmaktır. Böylesi bir duygu uyandırıp uyandıramaması yapıtın başarısının da ölçüsüdür. Ancak böyle bir beğeni duygusunun oluşabilmesinin yolu ise, büyük ölçüde ‘anlamak’tan geçer. Anlamak ise o alanda bilgilenmekle, donanım kazanmakla olası.
Şiirde farklı poetik kültür düzeylerinin, şairler ve şiir okurları arasında farklı oku algılama (algılayamama), farklı beğeni düzeyleri oluşturması kaçınılmazdır. Bir şiir üzerine, birbirinden çok farklı algılarla, birbiriyle çelişen değerlendirmeler yapılabilmesinin nedeni budur.
Bedrettin Aykın
(Şiir Ülkesi, sayı:11/mayıs 2003)
GENÇ ŞİİR-GENÇ ŞAİR-DİL VE GELENEK ÜZERİNE (Bedrettin Aykın)
Yazınsal yapıtların üretim aracı dildir. Burada dilin yaşlılığı, kirliliği, arılığı, duruluğu yapıtın niteliğini belirleyen önemli ölçütlerden biridir. Bir şair, yazar yapıtını oluşturduğu ulusal dil içinde yer alır, o dil içinde değerlendirilir. Burada doğal olarak, şairin dil bilinci zorunluluğu gündeme getirilmelidir. (...) Dil kişinin aynasıdır. Toplum içinde yaşayan bireyin duruşunu, bakışını, konumunu yansıtır.
(...) Başlangıcından günümüze şiirin gelişim serüvenini bir trenin izlediği yola benzetirsek; kalkış istasyonundan başlayarak aşmış olduğu uzun yola şiir geleneği diyoruz. Genç şair, bu şiir trenine herhangi bir ara istasyondan binemez, binmemelidir. Şiir Ülkesi’ne yolculuğuna kesinlikle ilk kalkış istasyonundan başlayarak, her dönem ve aşamasını inceleyerek öğrenmeli, öğrendikleri ışığında yapacağı uzun kalem alıştırmaları sonunda kendi şiirini kurarak geleneğin son halkasına eklemlenmelidir. Trenin bugün ulaştığı son istasyonu görüp inceleyerek özümsemeden şiire başlamak büyük bir aymazlıktır. Trenden ara istasyonlardan birinde inmek, biçim ve söylemiyle geçmişte kalan yaşlı bir şiiri sürdürmek anlamını taşır. (...) Şairin biyolojik yaşı belirlemiyor şiirin yaşını. Geleneğin hangi halkasında yer alınmış olduğu, gelenek içindeki konumu biçimlendiriyor şiirini.
(...) Şiirde geleneğin bir başka tanımının da ‘poetik kültür birikimi’ ya da ‘poetik kültür belgeliği’ olduğunu unutmayalım.
Bedrettin Aykın
(Şiir Ülkesi, sayı:10/nisan 2003)