Augusto de Campos
tarafından kaleme alınmıştır. Somut şiir; görsel şiir ve deneysel şiir olarak da bilinen şiir türüdür.
Türk Edebiyatı'ndaki başlıca temsilcileri: Serkan Işın ve
Tarık Günersel
'dir.
- Somut şiir, dil öncesi topyekün bir sorumluluk üstlenmekle başlar: iletişimin elzem esasları gibi tarihsel tabirlerin önermelerini onaylar. O, sırf önemsiz araçlar oldukları için, yaşamasız, kişiliksiz, fikirleri defnetme konusunda ısrar eden kuralları içeren tarihsiz mezar taşları gibi duran sözcüklerin yutulmalarına karşıdır.
- Somutçu şair kelimelerden vazgeçmez. Kelimelerle kapalı imalarda bulunmaz. O kelimeleri yaşatmak, gerçekliğe döndürmek, canlandırmak için onların merkezine doğru yol alır.
- Somutçu şair bir sözcüğü, olasılıkların manyetik alanında, hareketli bir nesne, yaşayan bir hücre, fiziksel, kimyasal ve ruhsal özelikleriyle bütünlüklü bir organizma olarak görür, yaşayan bu kalbin dolaşım duyargalarına temas eder.
- Gerçeklikten uzaklaşmaya ya da onu alaşağı etmeye çabalamanın ötesinde, somut şiir kendini yiyen iç düşünümlerin, gözlemlerin ve aptal basitliğindeki bir gerçekliğin karşısındadır. O kendini nesnelerden önce, bir soyut gerçeklik mevkisinde konumlandırmaya, yaymaya niyet eder.
- Uzlaşmacı şiirin yıkılması için destek, atomik öz ve ortaçağ zırhlarıyla melezleşen çağdışı yapılar gibi yüzyıl başında yerle bir edilen eski bildik tasımsal-söylemsel esaslar yeniden tebliğ ediliyor.
- Sözcüklerin bir ziyafetteki kadavralar gibi arz-ı endam ettiği sözdizimsel yapıların bakış açılarına karşı somut şiir yepyeni bir yapısal anlam önerir; kayıpsız bir ele geçirme kabiliyeti ya da şiirselleştirebilir deneyimin çağdaş özünün geri çekilmesi.
- Stéphane Mallarmé (bir zar atımı, 1897), James Joyce (finnegans wake), Ezra Pound (kantolar, ideogramlar), Edward Estlin Cummings ve ikincil düzlemde Guillaume Apollinaire (kaligramlar) ve de Fütürist ve Dadacıların deneysel atakları bu biçimsel birimi dize olan geleneksel yapıyı ortadan kaldırmaya çalışan yeni şiirsel hareketin, temelinde duruyor.
- Somut şiir ya da ideogram bir ilişkisel işlevler alanına dönüşüyor.
- Şiirsel öz, artık dizenin ardışık ve çizgisel zincirleme görüntüsünde mevkilendirilmeyecek, şiirin bütün parçalarının arasındaki dengeler ve ilişkiler düzeninde kendini konumlandıracak.
- Grafik ve sessel, işlevler ve bağıntılar(“benzerlik ve yakınlık unsurları”) ve bir komposizyon öğesi olarak uzamın özgürce kullanımı, anlamın ideogramik sentezleriyle bağlaşık gözün ve sesin eşzamanlı diyalektiğini besler, “sözselsesselgörsel” (verbivocovisual) bir bütüntük yaratılır. Böylece öncelikle sözcükler ve deneyim, sağlam bir görüngübilimsel olanaksız yapı tarafından bitiştirilir.
- Somut Şiir: Zaman-Uzam’daki Nesne-Kelime gerilimidir.
|