S O Y L U E D E B İ Y A T
Anna AHMATOVAa
Anna AHMATOVA (1889-1966)23 Haziran 1889'da Odessa'da Bolşoy Fontan'da doğdu. Gerçek ismi Anna Andreevna Gorenko'dur. Deniz kuvvetlerinde mühendis olan babası ile annesinin ayrı olması nedeniyle mutsuz bir çocukluk dönemi yaşadı. Kiev Üniversitesi’nde hukuk, Petersburg Üniversitesi’nde edebiyat ve tarih öğrenimi gördü. Şiire on bir yaşında başlayan Ahmatova genç yaşta Moskova'nın sanat çevreleri içinde adından söz ettirdi. Racine, Puşkin ve Baratinski'den esinlendi. Tatar kökenli olan şair, babasının şairlerden hoşlanmaması nedeniyle büyükannesinin soyadını kullandı. Gumilev ile birlikte, akmeist okulun kurucularından biridir. 5 Mart 1966'da öldü.
Romantik ve duygusal St. Petersburg geleneğinin en önemli temsilcisi olan Ahmatova'nın çalışma alanı, kısa lirik şiirleri evrenselleştirmekti. 1935-1940 arasında Stalinist terör olarak bilinen dönemde Requem adlı trajik şaheseriyle öne çıktı. Eserlerinde Stalinizm gölgesinde yaşayan yaratıcı kadınların kaderini , zaman ve anı olarak türlü temalarla anlatır.
İlk şiir kitapları olan Akşam (1912) ve Tesbih (1914) geniş bir ilgiyle karşılanmıştır. Ahmatova’nın, İhtilalin ideolojik kaynaklarına karşı şüpheci davranmakla birlikte, aynı eğilimde olan öteki yazar arkadaşlarının çoğu gibi davranmayıp yurt dışına kaçmadığını ve muhalefete de geçmediğini görmekteyiz. Nitekim, iç savaşın hemen ertesinde yayınladığı şiir kitaplarında, bir yandan, yıkılan bir dünyanın verdiği acılık duygusu dile gelirken, bir yandan da, kurulmakta olan yepyeni bir dünyanın kaderi için beslenen inatçı bir güven duygusu bulmaktayız.
İkinci Dünya Harbi sırasında, And ve Cesaret gibi, yurtseverlik duygularıyla dolu ünlü şiirlerini yazıp yayınlayan şair, 1946’dan sonra dogmatik tenkitçilerin sert ve sürekli hücumlarına göğüs germek durumunda kalacak ve şiirlerin ancak şu son yıllarda yeniden yayınlamak imkanına kavuşacaktır.
Yapıtları:
Anna Ahmatova: şiirleri (1983)
Anno Domini MCMXXI (1922) - rus
Evening (1912) - rus
Plantain (1921)
Ahmatova şiirleri (1967)
Rosary (1914)
Seçilmiş şiirler(1976 )
Seçilmiş şiirler (1989 )
Anna Ahmatova'nın tüm şiirleri (1990 )
Anna Ahmatova'dan oniki şiir (1985)
Beyaz Sürü (1914)
AYNI BARDAKTAN İÇMEYECEĞİZ
Aynı bardaktan içmeyeceğiz
Ne sıcak şarabı, ne suyu,
Kuşluk vakti öpüşmeyeceğiz,
Pencereden bakmayacağız akşama doğru.
Sen güneşle soluklanıyorsun, ben ayla,
Ama düştüğümüz aynı sevda.
Sadık ve sevecen dost, benim yanımda,
Senin yanındaysa neşeli bir sevgili.
Gri gözlerindeki korkuyu anlıyorum sanma,
Ve bu çektiklerimizin sensin sebebi.
Sıklaştırmıyoruz ayaküstü buluşmalarımızı.
Ne çare ancak böyle koruyabiliriz huzurumuzu.
Şiirlerimde yalnızca senin sesinin ezgisi duyulur
Senin şiirlerinde benim soluğum eser.
Bir ateş ki, ona kim dokunur,
Buna ne korku, ne unutuş cesaret eder
Ve bilsen nasıl hoşlandığımı
Seyretmekten senin kuru, pembe dudaklarını.
1913
Anna AHMATOVA
Çeviri: Hande ÖZER
BİLMİYORUM, YAŞAMAKTA MISIN, ÖLDÜN MÜ?
Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa, akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli..
Her şey senin için: Gün boyunca dualarım,
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin..
Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar bile hatta.
1915
Anna AHMATOVA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
BİRİ ÖLÜNCE
Biri ölünce,
İmgeleri değişir artık.
Gözleri başka görür, ağzı bambaşka
Gülümsemelerle gülümser gülümserse.
Bunu bir ozanın
Cenazesinden döndüğümde anladım.
O zamandan bu zamana
Birçok kez doğrulandı anladığım.
1940
Anna AHMATOVA
Çeviri: Sabit YILMAZ - Mustafa ZİYALAN
ESİN PERİSİ
Geceleyin beklerken gelişini onun
Yaşamım pamuk ipliğine bağlı sanki
Gençlik, şan, özgürlük nedir ki
Karşısında o güzeller güzeli konuğun
Geliyor kavalıyla, kaldırıp peçesini
Ve takılıp kalıyor gözlerine gözlerim
“Sen miydin” diyorum “Cehennem sayfalarını
Yazdıran Dante’ye?” Yanıtlıyor: “Bendim.”
1924
Anna AHMATOVA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
GRİ GÖZLÜ KRAL
Onulmaz ağrı şan olsun sana!
Gri gözlü kral dün öldü bir anda.
Sıkıntılı ve alaca bir sonbahar akşamıydı.
Kocam eve dönünce metanetle mırıldandı.
“Biliyor musun avdan ölüsüyle dönmüşler,
Cesedini yaşlı meşenin dibinde bulmuşlar.
Ne kadar da gençti, yazık kraliçeye
Ağarmış bütün saçları bir gecede.”
Ocağın üzerinden piposunu buldu
Ve gece işlerine koyuldu.
Kızcağızımızı şimdi uyandıracağım,
Küçük gri gözlerine bakacağım.
Pencerenin ardındaysa kavaklar
“Yeryüzünde kralın yok” diye fısıldayacaklar.
Anna AHMATOVA
Çeviri: Azer YARAN
İNSANLARIN YAKINLIĞINDA GİZEMLİ BİR ÇİZGİ VAR
* * *
İnsanların yakınlığında gizemli bir çizgi var,
Bu çizgiyi aşamaz tutku ve ölesiye sevmek.
Korkunç bir ıssızlıkta varsın birleşsin ağızlar
Ve çatlasın, parça parça dağılsın yürek.
Dostluk da güçsüzdür burada, yılları da
Yüksek mutluluk ateşinin,
Ruh özgürdür ve yabancıdır burada
Ağırkanlı bitkinliğinde şehvetin.
Çılgındır koşanlar buna erişmek için,
Erişenlerse bir özlemle uğramıştır bozguna.
İşte şimdi anladın sen, niçin
Çarpmıyor artık yüreğim avuçlarında.
Anna AHMATOVA
Çeviri: Azer YARAN
NE ÇOK İSTEĞİ VAR TATLI YÂRİN
Ne çok isteği var tatlı yârin!
İsteksizdir elbet aşksız insan.
Sevinç duyarım suyun sâkin
Saydam buz altında kalışından.
Ve atların buza – yardım et Tanrı’m! –
O aydınlık ve kırılgan olan,
Sakla, sende kalsın mektuplarım,
Gelecek’tir bizi yargılayan.
Açık, apaçık olman için ve
Bilge görünmen için onlara,
Senin o şanslı yaşamöykünde
Hiç yer verilir mi boşluklara?
Her nimet tatlıdır bu dünyada.
Sıkı dokunmuştur ağları aşkın.
Benim adımı ders kitabında
Çocuklar okusun, farkına varsın,
Bıyık altından gülümsesinler,
Bu hazin öyküyü öğrenince…
Aşk ve huzur vermedin, bu sefer
Acı bir şöhret ver, hiç değilse.
1913
Anna AHMATOVA
Çeviri: Kanşaubiy MİZİEV - Ahmet NECDET
__________________
SON KARŞILAŞMANIN ŞARKISI
Buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki
Ama bir düşte yürüyor gibiydim;
Sağ elimin eldivenini
Çıkarıp sol elime giydim
Bitmez tükenmez gibi geldiler bana
Oysa topu topu üç taneydi basamaklar
“Benimle öl..” diye fısıldadı
Akçaağaçların arasından sonbahar
“Aldatıldım ben.. Üzgünüm..
Uçarı, kötü yazgım aldattı beni…”
Dedim ki “Ben de, ben de öyleyim..
Ölürüm… Ölürüm seninle sevgili..”
Son karşılaşmanın şarkısıydı bu
Dönüp bir kez daha baktım karanlık eve;
Yatak odasının penceresinde
Mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu…
1911
Anna AHMATOVA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
TAŞ BİR SÖZCÜK DÜŞTÜ PARÇALANDI
Taş bir sözcük düştü parçalandı
Henüz yaşayan göğsümde.
Zararı yok, ben zaten hazırdım.
Gelirim bunun da üstesinden.
Başımda işim çok bugün:
Belleği sonuna değin öldürmek gerek,
Taşlaşması gerek ruhun
Ve yaşamayı yeniden öğrenmek.
İşte… Yazın hışırdayan sıcak soluğu
Bayram gibi sarıyor pencereyi.
Ben çoktan sezmiştim bu
Aydınlık günü ve boş evi.
Anna AHMATOVA
Çeviri: Azer YARAN
YABAN BALI ÖZGÜRLÜK KOKAR
Yaban balı özgürlük kokar,
Toz, güneş ışını kokar,
Bir kızın ağzı -menekşe
Ve altın -hiçbir şey kokmaz altın.
Tereotu su kokar,
Aşk ise elma,
Ama biz, biliyoruz artık
Yalnız kan kan gibi kokar…
Romalı yöneticinin halkın önünde
Topluluğun ölüm bağırtıları altında,
Ellerini yıkaması boşunadır,
İskoçya kraliçesinin* sıska avuçlarını
Oğuşturması boşunadır
Kan damlalarını silmek için
Kral sarayının boğucu karanlığında…
1933
* Lady Macbeth
Anna AHMATOVA
Çeviri: Güneş ACAR
__________________
YURT
‘B i z d e n
Y a l ı n ı y o k, d a h a
O n u r l u s u b i z d e n, d a h a
A z g ö z y a ş ı d ö k e n i y o k.’
(1922)
Yüreklerimiz tılsım gibi takınmaz yurdu,
Yurt ozanın elleri altında hıçkırmaz,
Kanatmaz bir türlü unutamadığımız yaraları
Acı uykularımızda. Vadedilmiş ülke değil.
Ruhlarımız değer biçmez yurda
Alınıp satılacak bir mal olarak;
Hastası, yoksulu, sessizi bu dünyanın, ki
Çoğu aklımıza bile getirmeyiz yurdu.
Evet, bizim için galoşlarımızdaki çamur,
Evet, dişlerimizin arasına giren, bizim için
Kumdur, ezeriz, ufalarız, öğütürüz,
O ince, temiz toprağı.
Ama yatacağız içine, otları, çiçekleri olacağız,
Utanmasız, sıkılmasız diyeceğiz ki: Bu yurt bizim.
1961 Leningrad
Anna AHMATOVA
Çeviri: Sabit Yılmaz - Mustafa ZİYALAN
dolaşırken,
Basamaklarda parlak fenerlerle.
Sessiz eve girdim
Bulanık, ayışığı kovasında.
Bir lâmbanın yeşil hâlesi altında,
Şiddetli öfkeyi saklayan gülüşle,
Arkadaşım, “Sindirella,” dedi,
“Çok gariptir sesin senin…”
Bir cırcırböceği kemanını çalar;
Bir şömine siyaha dönüştü.
Ah, birisi benim küçük pabucumu
Hatıra-gibi sakladı,
Ve üç karanfil verdi bana,
Çevirirken aşağıya doğru gözlerini—
Suçlamalar için günahlarımı,
Değiştiremezdin sen görünüşünü.
Ve kalp nefret eder inanmaya
Zaman, çok yakındır o da,
Soracağı zaman kadınlara
Benim beyaz pabucumu denemelerini ayaklarına.
Anna Akhmatova - 1913
Çeviren: Vehbi Taşar
Sert Kabuğu Boyunca
Sert kabuğu boyunca derin karların,
O gizemli, beyaz evine senin,
O kadar yumuşakça ve sessiz- biz ikimiz
Yürüyoruz, sessizlikte yarı-kaybolmuş.
Ve daha tatlıdır bütün şarkılardan, söylenen gelmiş geçmiş,
Bu düşler, gerçekleşen,
Birbirine dolanmış ince dallar beğeniyle baş sallayan,
Gümüş mahmuzlarının ışık halkasına senin…
1917
Anna Akhmatova
Çeviren: Vehbi Taşar
paylaşım meral ÖZCAN