S O Y L U E D E B İ Y A T
serkan engin-4
KÖPEKLEŞEN ŞAİRLERİN ANATOMİSİYıl 2005. Bir telefon konuşması:
Hüseyin Alemdar: Serkan n’aber?
Serkan Engin: İyiyim, sağol.
Hüseyin Alemdar: Serkan, Enver Ercan’a selamımı söyle, senin şiirlerini Varlık’ta bassın.
Serkan Engin: (Gülerek) Ya “arkadaş yakinimdir” diyerek şiir mi bastırılır?
…
İlk bakışta Hüseyin Alemdar’ın yaklaşımı iyi niyetli olarak genç bir şaire destek gibi algılanabilir ama etik açıdan iğrençtir böyle selamla kelamla, torpille şiir yayımlatmak. Ne var ki onlar için doğal ve sıradandır bu durum. Çarklar böyle işler. Aslında bu, yetenek gördükleri genç bir şairi “çarklara” dahil etmektir, “ehlileştirerek”, bir şiir erkine biat etmesini sağlayıp “köpekleştirme” çabasıdır. Çokları için şiir bir erk alanıdır. Makro ve mikro şiir erkleri ile donatılmıştır şiir coğrafyası. Şiir şeyhleri edindikleri müritlerle güçlerini artırmak ister sürekli. Güçleri arttıkça erklerinin geleceğini garantilemek ve erkin getirdiği rantı yemektir amaçları. Enver Ercan, elinde bulundurduğu Varlık ve Yasak Meyve dergileriyle şiir coğrafyasındaki erk alanından aslan payını götüren kişidir. Bu sayede hemen her şiir yarışması jürisinde rahatlıkla görebilirsiniz kendisini. Köpekleşen genç şair!lerden pek çok müridi vardır, paralarını alıp Yasak Meyve Yayınları’ndan kitabını bastığı. Ödüller vererek, şiirlerini kendi dergilerinde yayımlayarak “ulufe” dağıttığı bu şair!ler sayesinde emre amade kapıkulları beslemektedir.
Bir başka erk sahibi de yakın zamana kadar Adam Sanat Dergisi’nin başında olan ve şimdi aynı tavrı Sözcükler Dergisi’nde gösteren Turgay Fişekçi’dir. Gene Hüseyin Alemdar’ın aktardığına göre Ahmet Erhan ve Hüseyin Alemdar kaç kez ilkokul çocuğu gibi elinden tutup Onur Caymaz’ı Adam Sanat Dergisi’ne götürmüşlerdir, “Abi bu çocuğun şiirlerini bas” diyerek…Oysa ne kadar alçaltıcı bir durumdur bu kendine saygısı olan bir insan için. Ne var ki Onur Caymaz bu duruma “höst” demek yerine boynunu büküp “abilerinin” vereceği ulufeyi ellerine ovuşturarak kabul etmiş ve böyle böyle palazlandırılmıştır. Tabi erke tabi, emre amade olması şartıyla.
Bir başka şiir şeyhi ise jürisinde olduğu şiir yarışmasında aleni şekilde kendi oğlu Ali Hikmet’e ödül vermekten çekinmeyecek kadar pervasızca ulufe dağıtan Hilmi Yavuz’dur. Can Yayınları’nın şiir editörlüğü yaptığı sırada Can Bahadır Yüce’ye kitabını basmak suretiyle ulufesini vermiş ve himayesine almıştır. Bugün kral ve soytarısı şeklinde her yerde beraber boy göstermektedirler. Televizyon programlarına Can Bahadır Yüce’yi de götürüp kendine övgüler düzdürmektedir Hilmi Yavuz.
Veysel Çolak da bir başka şiir şeyhidir elinde bulundurduğu Dize Dergisi ve şiir yıllıkları yayımlamasının verdiği güçle. Pek çok kapıkulu beslemektedir emre amade. k. İskender de bir başka şiir şeyhidir evinde müritlerine uşak muamelesi yaptığı sabit kişi…Bu isimler ve dergilere daha pek çokları örnek olarak eklenebilir şiir coğrafyasında irili ufaklı erk sahibi…
“Şeyh uçmaz mürit uçurur” diye güzel bir söz vardır. Şiir şeyhlerinin erkini besleyen işte bu kısa yoldan tanınmak, palazlanmak, dergilerde şiirleri ve kendileri hakkında övgü dolu sözlerin yayımlanması, şiir ödüllerine kapmak, şiir yıllıklarına girmek, tanınmış yayınevlerinde kitaplarını bastırmak vs gibi çıkarlar uğruna bu şiir şeyhlerine biat ederek köpekleşen şaircikledir. Hatta şiir coğrafyamız bu yolda “metres şairi!” bile görmüştür. Çok ünlü bir yayınevinden şiir kitabını bastırmak ve Avrupa’da Şiir Festivallerinde fink atmak pahasına dedesi yaşındaki ünlü şairle ilişkisi ulusal basına kadar taşınmıştır bu şahsın.
Oysa nitelikli şiir zaten geleceğe kalacak ve tarih herkesi doğru yere koyacaktır. Bırakın şiir ödülünüz olmasın, büyük yayınevleri şiir kitabınızı basmasın, namlı dergiler size yer vermesin…Günübirlik parsayı toplamak sizi geleceğe taşımaz, sadece geçici bir süre popüler yapar. Sonra şiir tarihinin çöplüğünü boylarsınız şiiriniz nitelikli değilse ve ancak okurun özdeşlik kurabileceği ya da okura empati kurduran şiirler geleceğe kalır. Nitelikli şiir yazamıyorsanız, okurun kalbine iki dize çakamıyorsanız, hiçbir şiir ödülü ya da edebiyat dergisi sizi geleceğe taşımaz. Ece Ayhan’ı şiir yıllıklarına bile almazlardı mesela. Bugün ise şiirleri hakkında tezler yazılan, pek çok genç şairi etkileyen ve tartışmasız şiir tarihimizin en özgün şiirlerini yazmış nitelikli bir şair olarak değerlendirilerek geleceğe doğru ilerlemektedir.
Köpekleşen şaircikler oldukça bu şiir erkleri sürecektir. Ne var ki bu kapıkulu şaircikler tarihe utanç abideleri olarak geçerler ancak. Bir Nazım’ın, Mayakovski’nin, Can Yücel’in, Neruda’nın, Rimbaud’un şiir erklerine biat ettiğini düşünebilir misiniz?..
Bir re-prodüksiyon şiirimle “höst” demek istiyorum bu şiir erklerine ve köpekleşen şairciklere :
Şiir Haini
Nazım’a ince selamlarımla…
…
Evet, şiir hainiyim, siz şiirperverseniz, siz şiirseverseniz, ben şiir
hainiyim.
Şiir, ahbap-çavuş ilişkilerinizse,
hemşehrim-köylüm kayırmacılığınızsa şiir,
şiir, kirli klikleriniz, çirkef klanlarınızsa,
şiir, el altından takas ettiğiniz sahte ödüllerinizse
mürit-mürşit yaltaklanmalarınızsa şiir,
şiir, mikro iktidarlarınız, mikro vicdanlarınız, mikro beyinlerinizse,
ben şiir hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Serkan Engin şiir hainliğine devam ediyor hâlâ.
Serkan Engin