II Anlam, çoktan beri bilinen ama yine de insanın kendine bilgi olarak göstermesi gereken şeyi tanımlamada yardımcı olur. Anlam, bilinenin sınırlarına dikkat çekerken, şiir, bilinmeyen ya da bilinmez olanı da görünür kılar. Anlamı kodlayan ve üreten, şiir karşısındaki dış dünyaya tepkilerdir. Anlam, savunma mekanizmalarından, tepki oluşumlarından ve yüceltmelerden öte bir şey değildir; estetik ideolojinin maskesidir de denebilir… Bir düşünceye, imgeye göre anlam, dikkatimizi onlara verdiğimizde kaybolma eğilimindedir. İnsanın anlam istemi ( will to meaning ) itkilerle içgüdüler arasındaki çatışmalardan değil, varoluşsal sorunlardan kaynaklanır. Anlam, herkeste aynı tarzda, tekdüze, cılız duyumsanan ya da sıradan tepki uyandırırken, şiir çoksesli ya da derinden duyumsanan tepki uyandırır. Şiir anlamı tersinir ama, kendisi insan boyutuna girme cesaretini gösteren büyük bir terapidir. Dünyayı ve kendimizi anlama süresince kullandığımız filtrelerce kirletilmiş deneyim, yaşanılan anın kanıtı bile değilken, şiir, kendi eşyasıymışçasına sahip olunabilen ya da özne tarafından yaratılan bir şeyden daha çok yaşamdır. Bir şirden anlam çıkarmak, sanki orada olmayanı şiirin içine yerleştirmek gibi bir şeyi yığar önümüze. Oysa şiir, yorumlamanın olanaksızlığını dile getirir. Anlamın ardında anlağın ışığı acınası biçimde sönmez mi? Şiirin anlamın ürkütücü verimliliğinden uzak durması ondandır. Birbiriyle rekabet halindeki beğenilerin, sabit fikirlerin ve ön yargıların birbirleriyle itişip kakışmasından ibarettir anlam denebilir… Bilmeyi ve bilgiyi kabullenme sorunu anlamı kavrayabilme ilintisinden doğar. Şiirin tersindiği durum, bu. Sankileri gerçeklerle uyuşturmaya çalışmak en büyük açmaz olsa gerek. Şiirin mesajı sadece kendisini bağlar. Şiirin kendi dışında bir anlam üretmesi zaten mümkün görünmüyor. ( insan, eninde sonunda şiirin kendisi için ne anlama geldiğini anlayacaktır.) “ Büyük miktarda bilginin süratle üretilmesi, bunların anlamlandıracağı sistemlerin oluşmasını engelleyerek, zamanımızda şiiri de etkileyen anlam krizine yol açmıştır.” demek istiyorum. Şiir bir anlam aktarmaz, kendisine bir anlam oluşturur. Şiir, sonsuz farklı şekilde okunabilir ve okurları şairin niyetinden daha fazla uzağa taşır. Şiirin kendisi nasıl derinliklere inebileceğimizle ilgili ipuçları verir kaldı ki… Neyi bildiğinden emin olmayan, tüm belirsizliklerden kaygı duymaksızın, hissettiği ve yerleştiği yeri şiir diye adlandıranlar elbette olacaktır; bilmenin bir yolu olarak hissedilen sessiz vazgeçme, ya da bilginin sınırlarını kabullenme en doğrusudur… Öyleyse şiir, dünyayla ya da olguların durumlarıyla ilgili kesin gerçeklere ya da doğrulara götürmeyen farklı bilgi türü, bir bilme biçimidir denebilir mi?