S O Y L U E D E B İ Y A T

Arthur RİMBUAD

Arthur RİMBUAD (1854-1891)

20 Ekim 1854'te Fransa'da Charleville'de doğdu. Tam adı Jean Nicholas Arthur Rimbuad'dur. Babası yüzbaşı Annesi Vitalie Cuif'lu köylü kızıydı. Altı yaşındayken babası aileyi terk etti. Rimbuad'u annesi yetiştirdi ve çok sıkı bir eğitim almasını sağladı.

Agrasif karaktere sahip olan Rimbaud, aile ortamına, ahlak ve din kurallarına karşı çıkmaya küçük yaşlarda başladı. Öğretmeni edebiyat yeteneğini anlayıp, onu yazmaya teşvik etti.

İsyancılık ve macera arzusunu dayanamayıp Paris'e kaçtı. Paris'e giderken biletsiz yolculuk yaptığı için tutuklandı. George İzembert tarafından kurtarıldı ve Charleville'e döndü.

Şiirlerinde sert bir dille 3.Napoleon'a, burjuva sınıfına, ve katolik kilisesine saldırılarda bulunan Rimbaud, savaşta ölenlere duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bu süre boyunca tüm amacı Paris'e gidip oradaki sanat çevrelerinin içine girmek ve şiirlerini yayınlatmaktı.Sonunda Verlaine, Rimbaud'yu. Paris'e davet etti.

Kabalığı ile herkesi şaşkın bırakan Rimbaud Parisi terketme kararı verdi. Verlaine O'nu yalnız bırakmadı. Birlikte Belçika ve Almanya'da gezgin bir hayat yaşadılar. Verlaine din değiştirdikten sonra,Rimbaud'nunda Allah'a inanmasına çalıştı ve Bürüksel'de bir tabanca kurşunu ile yaraladı.

Rimbaud 1875'te şiir yazmaya son verdi. Yolculuklar ve egzotik maceralarla dolu daha az coşku verici ama daha hareketli yeni bir yaşama başladı. Avrupa'ya dönünce Avusturya, İtalya ve Almanya'da kaldı. Hollanda ordusuna katılarak Cava'ya kadar uzandı, ama çok geçmeden kaçtı. Daha sonra Kıbns 'a giden Rimbaud, 1880'den itibaren Afrika'ya yerleşti, ticaretle uğraşmaya başladı.

Dizinde çıkan bir tümörden dolayı tedavi olmak üzere Fransa'ya döndü. Marseille'de bir bacağı kesilen Rimbaud birkaç ay sonra 10 Kasım 1891'de Coception Hastanesinde öldü.

Yapıtları:
Une Saison en enfer (Cehennemde Bir Mevsim, 1873)
Poésis (Şiirler, 1886)
Illuminations (Aydınlanışlar, 1873)
Mektuplar (1891)


Şiirlerinden Örnekler
TUFANDAN SONRA

Bir tavşan durdu da yoncalarla kıpır kıpır çıngırak
çiçekleri arasında, örümcek ağları içinde doğru dua etti gökkuşağına.
Kayıplara mi karışacaktı! o dört başı mamur taşlar,
ya çiçekler tam açmışken hem de!
Çöp içinde yüzen ana cadde boyunca kerevetler
dizildi. Minyatürlerdeki gibi yukarılara asilmiş bir
denize doğru kaldırıldı, gemiler çekildi.
Mavi Sakalın evinde dere gibi aktı kan-ya mezbahalar,
ya o camları tanrı mühründen görünmez olmuş
kanlı meydanlar. Dere gibi aktı kan, bir o kadar da süt.
Kunduzlar yapı yaptı. Kahveler tüttü kahve ocaklarında
Camları hala zangır zangır camlı köşkte karalar
giymiş çocukların yaldızlı resimlere daldı gözleri.
Çat! Kapı çalındı; köyün meydanlığında bir çocuk
fırıldaklarla tekmil kulelerdeki horozların aklına uyup
kollarını döndürmeye başladı, çakmak çakmak sağanağın altında.
Filan hanim kuyruklu bir piyano kurdurttu Alp
daglarına. Katedralin bin bir mihrabında kudas ve vaftiz
ayinleri yapıldı.
Yollara düştü kervanlar. Harcedildi de buzların
hercümerciyle kutup gecesi, kuruldu İspilandit Oteli.
O zamandan beri ay, kekik kırlarından gelen
ağlamaklı çakal sesleri işitir oldu- bir de meyve
bahçelerinde dolaşan tahta pabuçlu çoban türküleri.
Derken filize durmuş eflatun korudaki peri Ev karisi
geldi yanıma, dedi, bahar geldi.
Kaynayın! pınarlar, taşın, katin köprüleri önünüze,
basın ormanları siyah kumaşlar, orglar, şimşekler,
gök gürültüleri, kabarın hadi çağlayın; hadi su;hadisene
keder, kaldırın ayağa selleri.
Değil mi ki onlar senli-benli-gitti derler! O dört başı
mamur taşlar! O açmaya varmış çiçekler! -değil mi ki
bir kasvettir kalan geriye! Ecenin haliyse malum,
toprak mangalının korlarını karıştırmaya dalmış
büyücü, bilir ya söylemez bizim bildiğimizi.

DUYUM

Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın,
Gideceğim sürtüne sürtüne buğdaylara.
Ayaklarımda ıslaklığı küçük otların
Yıkasın, bırakacağım başımı rüzgara.

Ne bir şey düşünecek, ne bir laf edeceğim;
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
Göçebeler gibi uzaklara gideceğim;
Mes'ut sanki yanımda bir kadın varmış gibi.
SESLİLER

A kara, E ak, I al, U yeşil, O mavi, sesliler
Diyeceğim bir gün gizli doğumlarınızı da
Karanlık koylara, kara sineklere benzer A
O amansız pis kokular üstünde fır dönerler

Kır çiçeği, buhar, çadır beyazlığında E'ler
Benzer dik buzulların mızrağına, ak krallara
Kızıla I, gülüşüne o canım dudakların, kana
Hani hoş pişmanlıklar içinde hani öfkeler

Çevreler U, yeşil denizlerin çalkantısı
Duruluğu onca otlakların, kırışıkların
Bastığı simyanın geniş alınlara damgasını

Kutsal borazan O, yaban çığlıklar, gürültüler
Meleklerden, acunlardan geçmiş sessizlikler
- Sen ey OMEGA, O mor ışığı gözlerinin!

Çeviri: İlhan Berk

CÜMLELER'DEN

Dört şaşkın gözümüz için tek bir ormana.
birbirine gönülden bağlı iki çocuk için bir kumsala.
bizim apaçık duygudaşlığımız için ezgili bir eve,
indirgendiğinde dünya, işte o zaman bulacağım sizi.

Dingin ve yaşlı bir adamdan başka kimse kalmazsa dünyada,
bir "görülmemiş zenginlik"le kuşatılmış yaşlı adamdan,
işte o zaman ocağınıza düşeceğim sizin.

Anılarınızın tümünü kavrarsam,
size boyun eğdirmeyi beceren kadın ben olursam,
işte o zaman boğazlayacağım sizi.

 
bugün 175 ziyaretçi (256 klik) burdaydı!
geri git ileri git hakkımda


online
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol