S O Y L U E D E B İ Y A T
DİLBİLGİSİ TERİMLERİ
-A
AÇIK HECE. Ünlü harfle biten hece : Kapı (ka¬pı) , baba (ba-ba), sene (se-ne) gibi.
AD (İsim). Varlıkları tanıtan, bildiren sözcük : Çocuk, dağ, ev, kedi, Adana, Yeşilırmak, Atatürk Or¬taokulu vb.
ADEYLEM (Eylemlik, Mastar). Hem ad, hem de
eylem görevli sözcük: Gelmek, gelme, geliş, okumak, okuma, okuyuş vb.
AD ÇEKİMİ. Adlara iyelik eklerinin getirilmesi, örneğin; kardeşim (kardeş—im), kardeşin (kardeş— in), kardeşi (kardeş—i), kardeşimiz (kardeş—i—miz), kardeşiniz (kardeş—i—niz), kardeşleri (kardeş—ler— i) gibi.
ADDAN TÜREMİŞ AD Cisimden isim). Ad kök ya
da gövdelerinden yapım ekleriyle türetilmiş ad: Gözlük (göz—lük), Türkçe (Türk—çe), yurttaş (yurt—taş) vb.
AD DURUMU. (İsmin hali). Adların yalın, —i, — e, — de, — den durum ekleriyle çekimlenmesi: Ev, evi (ev—i), eve (ev—e), evde (ev—de), evden (ev—den) gibi.
ADDAN TÜREMİŞ EYLEM (İsimden fiil). Ad kök ya da gövdelerinden yapım ekleriyle türetilmiş eylem; Sulamak (su—la—mak),, evermek (ev—er—mek), ki— litlemek (kilit—le—mek) vb.
AD GÖVDESİ. Ad ya da eylem köklerinden yapım
ekleriyle türetilmiş ad : Durak (dur—ak), tarak (ta¬ra—k), süzgeç (süz—geç), arkadaş (arka—daş), göz¬lükçülük (göz—lük—çü—lük) gibi.
ADIL (Zamir). Adların, daha önce geçen kavram¬ların yerine kullanılan; söz söyleyen, dinleyen ya da kendinden söz edilen kimseleri hatırlatan sözcük. Ör¬neğin; ben, sen, o, biz, siz, onlar, bu şu, bunlar, şunlar, kim, hangisi, kendi vb.
AD KÖKÜ. Bileşik ya da türemiş olmayan, yalın (basit) yapılı ad : El, yün, kapı, kedi, ağaç gibi.
AD SOYLU SÖZCÜK, (İsim soylu kelime). Tümce¬de adlar gibi kullanılan, adların girdiği görevlere gi¬ren, eylemlerin (fiillerin) dışındaki bütün sözcükler, örneğin, adıl, sıfat, belirteç, ilgeç. vb.
AD TAMLAMASI (îsim takımı). îki ya da daha çok addan oluşmuş tamlama: Dağ yolu, ev sorunu, kardeş sevgisi, evin direği, çocuğun oyuncağı, bahçe kapısının kolu vb. Bk. Belirtili ad tamlaması, Belirtisiz ad tamlaması, Zincirleme ad tamlaması.
AD TÜMCESİ (İsim cümlesi). Yüklemi ekeylem (ekfiil) almış ad soylu bir sözcük, tamlama ya da söz¬cük öbeği olan tümce. Örneğin: Annem iyidir; Babam öğretmendi; Ülkeyi kurtaran O'dur; Bizim işimiz oku¬mak ve yazmaktı gibi. Ad tümcelerinin olumsuzu «de¬ğil» sözcüğüyle yapılır: Babam öğretmen değildi vb.
AĞIZ. Dilin bir bölgede ya da kentte konuşulan biçimi. Ağız, bir ülkenin türlü bölgelerindeki insanla¬rının sözcükleri söyleyişlerindeki ses farklılıklarından doğar: İstanbul ağzı, Konya ağzı. Karadeniz ağzı gibi. Bir ağız örneği :
«Nişledin Hörü? Çamır hazır mı?» Hazır dedi Hörü. «Musdavali gelmedi!.» «Çamırcılar değişmiş ha?»
«Değişmez olsunlar!» Hacarabın Osman «Daha gelmem!» de¬di. Kara Fatma'nın Hasan da öyle: «Orağa gideceğim aba, hatır goma!» dedi.
(Fakir Baykurt)
ALFABE Bir dilde bulunan harflerin tümü. Türk
alfabesi, 29 harften oluşmuştur.
ALFABE DIŞI HARF. Bir ulusun alfabesinde bu¬lunmayan harf. Örneğin, Türk alfabesinde bulunma' yan w, x, q gibi.
ANADİL. Kendisinden başka diller türediği kabul edilen asıl dil. Örneğin, Lâtince; Rumence, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca gibi dillerin türemesine kaynak¬lık ettiği için bir anadildir.
ANADİLİ. İnsanın, çocukken anasından babasın¬dan ve yakın çevresinden öğrendiği dil.
ANLAMBİLGİSİ. Sözcükleri anlam bakımından inceleyen dilbilgisi kolu.
ANLAM DARALMASI. Geniş anlamlı kimi söz¬cüklerin tek anlamda kullanılması. Örneğin, yemiş sözcüğünün geniş anlamda «bütün yemişler», dar an-lamda «incir» yerine kullanılması gibi.
ANLAM GENİŞLEMESİ. Dar anlamlı kimi sözcük¬lerin başka anlamlar yüklenmesi Örneğin; terkos bir göl adıdır; ama «musluk suyu» anlamını da yüklenmiştir.
ANLAM KAYMASI. Sözcüklerin gerçek anlamlarını yitirerek yeni bir anlam verecek biçimde kalıplaş-
maları: İmambayıldı, hanımeli, .Çanakkale, ağız dil
vermemek
ASIL SAYI SIFATI. Varlıkların sayılarını kesin olarak bildiren sıfat: On elma, yirmi beş lira, üç yüz elli öğrenci, beş kitap vb.
AŞINMA. Ayrı sözcüklerde karşılaşan ünlü harf¬lerden birinin düşmesi: Cuma —ertesi (cumartesi), kahve—altı (kahvaltı) vb.
ARASÖZ. Konunun iyi anlaşılması için tümce, arasına alınan açıklayıcı söz: «İşlediğimiz suçun bü¬yüklüğü — elimizde olmadan — içimize korku, yüre¬ğimize çarpıntı veriyordu.»
ARATÜMCE. Konunun iyi anlaşılması için tümce arasına alınan açıklayıcı tümce: «Öğretmenimiz, sini' fm en gür sesli öğrencisi Eyüp'e—avcı biçimli elbiseli, alobros saçlı, esmer, sınıfın büyüklerinden bir çocuk— yeni dersi okutuyor.»
AYARLAYICI DİLBİLGİSİ. Yazı dilini inceleyip ku rallara bağlayan dilbilgisi.
AYRAÇ (Parantez). Noktalama imlerinden biri. Görevleri : 1 — Tümce içinde geçen bir sözün açık¬lanmasını ya da başka bir dildeki karşılığını içine alır. Örneğin :
«Ben o tarihte TBMM'de Evrak ve Tahrirat kaleminde mü-beyyiz (müsvetteleri temize çeken küçük bir memur) idim.»
2. Piyeslerde kişilerin söz dışında nasıl davrana¬cakları ayraç içinde belirtilir. Örneğin:
Kadir — (Hüseyin'e tutunarak) Başım dönüyor!... Düşeceğim!
-B
BAĞLAÇ. Eş görevli sözcükleri ya da tümceleri birbirlerine bağlayan sözcük: Ve, ile, fakat, ama, çünkü, hem, ya da, ki vb.
BAĞLI TÜMCE. Yalın ya da bileşik yapıdaki ba¬ğımsız tümcelerin bir bağlaçla birbirine bağlanmasın¬dan oluşan tümce, örneğin: Ev yapıldı fakat içinde oturamıyoruz; Geldi ve gitti; Uyandım ki yer yerinden oynuyor vb.
BELGİSİZ ADIL. Varlıkların yerlerini kesin, apa¬çık değil de, belgisiz olarak tutan adıl : Tümü, öbürle¬ri, birkaçı, herhangi birisi, birçoğu vb.
BELGİSİZ SIFAT. Adları kesin olarak değil de, bel¬gisiz olarak belirten sıfat : Birkaç öğrenci birçok kent, bazı kimseler, her yıl vb.
BELİRLİ GEÇMİŞ ZAMAN ( —di'li geçmiş zaman).
Eylemin içinde bulunulan zamandan önce olup bitti' ğini kesin olarak bildiren zaman. Örneğin: Geldim, ri, birkaçı, herhangi birisi, birçoğu vb.
BELİRSİZ GEÇMİŞ ZAMAN ( — miş'li geçmiş za¬man) . Eylemin içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini kesin olarak değil de, başkasından duymuş gibi bildiren zaman. Örneğin: Gelmişim, okumuşlar, yazmışız, yüzmüşler, oynamışsın vb.
BELİRTEÇ (Zarf). Bir eylemin, bir sıfatın ya da kendisi gibi bir belirtecin anlamını zaman, yer, nicelik, nitelik, soru bakımlarından belirten sözcük. Örneğin:Hemen gelirim; Çok uyuyorsun; En iyi dost kitaptır; Pek çok oyun da zararlıdır vb.
BELİRTEÇ TÜMLECİ : (Zarf tümleci). Tümcede, yüklemin anlamını nicelik, nitelik, zaman, yön vb. il¬gilerle tamamlayan tümleç. Örneğin : Güzel düşün, iyi hisset; Kapıya yavaşça yaklaştım; O, pek az uyu¬yor; Nasıl yaptın bu işi? vb.
BELİRTİLİ AD TAMLAMASI. Tamlayan adı — in, tamlanan adı — i eki alan ve belirli bir kavrama kar¬şılık olan ad tamlaması: Evin odası, Ali'nin kalemi, bebeğin memesi vb.
BELİRTİLİ NESNE. Tümcede, — i durumunda bu¬lunan; yüklemin gösterdiği ve öznenin yaptığı eylem¬den etkilenen varlık. Örneğin: Orhan, şiiri okudu; Bugün evimizi temizledik; Ben, yurdumun taşını top¬rağını seviyorum vb.
BELİRTİSİZ AD TAMLAMASI. Tamlayan adı yalın, tamlanan adı — i eki alan ve çokluk tür kavramı ve¬ren ad tamlaması: Sokak kedisi, pencere camı, okul kitaplığı vb.
BELİRTİSİZ NESNE. Tümcede, yalın durumda bu¬lunan; yüklemin gösterdiği ve öznenin yaptığı eylem¬den etkilenen varlık. Buna, «düztümleç» de denir. Ör¬neğin: Orhan şiir okudu: Ahmet akide şekeri yiyor; Mutfakta kap kaçak görmedim vb.
BELİRTME SIFATI. Adları işaret, sayı, soru ve bel¬gisizlik bakımından belirten sıfat Şu ev, on portakal, hangi çocuk, kimi insanlar vb.
BİÇİMBİLGİSİ. Sözcükleri yapıları, türeme yollan ve çekim biçimleri bakımından inceleyen dilbilgisi kolu.
BİLDİRME KİPLERİ (Haber kipleri). Belli bir za¬man kavramı veren gelecek zaman, şimdiki zaman, belirli geçmiş, belirsiz geçmiş ve geniş zaman kipleri. Örneğin; bilecek (bil—ecek), biliyor (bil—iyor), bildi (bil—di), bilmiş (bil—miş), bilir (bil—ir) vb.
BİLEŞİK AD. Birden çok sözcüğün birleşmesiyle oluşmuş ad: Gecekondu, kaptıkaçtı. Çanakkale, Ata¬türk, hanımeli vb.
BİLEŞİK BELİRTEÇ. Birden çok sözcüğün birleş¬mesiyle oluşmuş belirteç: Bugün, ilkönce, biraz vb.
BİLEŞİK EYLEM. İki eylemin birleşip kaynaşma-sıyla ya da ad soylu bir sözcükle bir eylemin anlamca kalıplaşmasıyla oluşmuş eylem. Örneğin; bakakalmak, düşeyazmak, gidedurmak, adam olmak, iflâs etmek, namaz kılmak vb.
BİLEŞİK SIFAT. îki ya da daha çok sözcüğün bir¬leşmesinden oluşmuş sıfat : Palabıyık adam, ikiyüzlü kadın, yurtsever genç, vurdumduymaz çocuk vb.
BİLEŞİK TÜMCE. Bir temel tümcecikle yeteri ka¬dar yan tümcecikten oluşan tümce, örneğin: Bu yıl en çok üzerinde durulan ozan/Karacaoğlan oldu; Adem oğlu dünyaya gelince/taze açılmış fidana/ben¬zer; Arpa verilmeyen at/kamçı zoruyla yürümez vb.
BİLEŞİK ZAMANLI EYLEM. Yalın (basit) zaman¬lı bir eyleme, ekeylemin — di (— idi), — miş (— imiş), — se (— ise) eklerinden birisi getirilerek yapılan çift zamanlı eylem. Örneğin; gelecekti (gel-ecek-ti), gelmiş idi, gitmişmiş (git-miş-miş), okumalıysa (oku—malı— y—sa) vb.
BİRİNCİ KİŞİ. Söz söyleyen (konuşan) kişi ya da kişiler: Ben, biz vb.
BİTİŞKEN DİL. Sözcük kökleri değişmeyen dil. Ör¬neğin; Türkçe, Moğolca gibi.
BUĞULANMA. Ciğerlerden gelen havanın, ses yollarında ses durumuna gelmesi.
BUYURMA KİPİ. (Emir kipi). Eylemin yapılması¬nı ya da yapılmamasını kesin olarak buyuran kip : Gel, gelme, oku, düşün, konuşmasınlar, geliniz, oku¬masın vb. Bu kip, salt kişi ekleriyle çekimlenir; belirli bir kip eki yoktur.
BÜKÜNLÜ DİL. Sözcük kökleri değişen dil. Örneğin; Arapça, Almanca gibi.
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU. Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa, ondan sonra gelen bü¬tün hecelerin kalın ünlülerle; ince bir ünlü varsa, son¬raki hecelerin de ince ünlülerle sürüp gitmesi kuralı, örneğin; komşuların (kom—şu—la*—nn), okullardan (o—kul—lar—dan)
, bilgisizlik (bil—gi—siz—lik), gü' vercingiller (gü—ver—cin—gil—ler) vb.
-c
CİNS. Çok yakın benzerlikler gösteren türler top¬luluğu.
CİNS ADI (Tür İsmi). Bir türden olan varlıkların adı: İnsan, hayvan, bitki, dağ, orman, anne, okul, öğ¬renci, yol, kumaş vb.
CÜMLE. Bk. Tümce.
CÜMLECİK. Bk. Tümcecik.
CÜMLENİN ÖĞELERİ. Bk. Tümcenin öğeleri.
CÜMLE VURGUSU. Bk. Tümce vurgusu.
-ç
ÇAĞRI ÜNLEMİ. İkinci kişileri yani kendisine söz söylenenleri çağırmak, uyarmak için kullanılan ünlem Örneğin-, Ey arkadaş! Hey, çabuk ol!; Haydi! Yürü!...
ÇATI. Eylemlerin nesne ve özne bakımından gös¬terdikleri özellik Bk. Geçişli, geçişsiz, etken, edilgen, işteş eylemler.
ÇATI EKLERİ. Eylem kök ya da gövdelerinden dö¬nüşlü, edilgen, işteş, ettirgen çatılar yapan ekler. Ör¬neğin — in (sev—in), — il (sev—il), — iş (sev—iş), — it (üşü—t), —ir (iç—ir), — dir (bil—dir), — dirt (bil—dir—t) vb.
ÇEKİM EKLERİ. Sözcüklerin türlerini, anlamları¬nı değiştirmeyen, tümcedeki görevlerini belirleyen ek¬ler. Bunlara «takı»da denir. Örneğin: Annem anne— m), kediler (kedi—ler), evi (ev—i), gözlükçüden (göz-lükçü—den), gelecekler mi (gel—ecek—ler—mi) vb.
ÇEKİMLİ EYLEM. Yargıyı (iş, hareket, oluş), kişi ve zamana bağlı olarak bildiren eylem. Örneğin; gel¬dim (gel—di—m), geldin (gel—di—n), geldi (gel—di), geldik (gel—di—k), geldiniz (gel—di—niz), geldiler, (gel—di—ler) gibi.
ÇIKMALI TÜMLEÇ. Tümcede, eylemin neden, ne¬reden, kimden çıktığını (ayrıldığını} gösteren dolaylı tümleç. Buna, «den'li tümleç» de denir. Örneğin: Ço¬cuk beşikten düştü: Ablam İzmir'den döndü: Ağabeyim bizden ayrıldı gibi.
ÇİZGİ. Noktalama imlerinden biri. Görevleri:
1 — Yazıda karşılıklı konuşmaların başlarına konur:
— Günaydın-.
— Günaydın..
— Nasılsınız?
— Sağolun, siz?
2 — Tümce içindeki arasözün ya da aratümcenin başına ve sanuna konur: Çocuk —kötü koşullara karşın— yine sağlığını yitirmedi. 3 — Satır sonunda sözcük bitmezse bir çizgi konur, öteki heceler sonraki satırın başından yazılır.
ÇOCUK DİLİ. Küçük çocukların belirli sözcüklerle kullandıkları dil: Mama, atta, bebe, pisi pisi, hav hav vb.
ÇOĞUL. Birden çok varlık ya da kişi: Çiçekler, uluslar, onlar, biz, siz vb.
ÇOĞUL AD. Birden çok varlığı bildiren, anlatan ad : Anneler, kardeşler, uluslar, ormanlar vb.
ÇOĞUL EKLERİ. Sözcüklere çoğul kavramı veren ekler. Örneğin; —ler (ev—ler), — İmiz (ev—imiz), — iniz (ev—iniz), — k (geldi—k), — iz (sever—iz), —lim (gele—lim) vb.
ÇOĞUL EYLEM. Eklerle çoğulluk kavramı kazanmış eylem .Geldiler (geldi—ler), geldik (geldi—k), oynamışız (oynamış—iz) vb-
ÇÖZÜMLEME. Bir tümcenin anlamını iyice belir-
lemek amacıyla, sözcüklerini yapısı, tüiü, görevi vb.
bakımlardan inceleme Örneğin :
«Bizi doyuran toprak anadır.»
bizi : Kişi adılı, —i durumunda, «doyuran» ortacının nesnesi, basit.
doyuran : Ortaç, «bizi» adılıyla yan tümcecik kurmuş, türemiş.
bizi doyuran (şey) : Yan tümcecik, tümcede özne görevinde. toprak: Cins adı, yalın durumda, «ana» adının tamlayanı, basit. ana : Cins, adı, yalın durumda,<<toprak>> adının tamlananı,
basit.
toprak ana : Takısız ad tamlaması, ekeylemin —dir koşacını
alarak, tümcede yüklem görevine girmiştir.
-D
DAMAK ÜNSÜZÜ: Öndamakta ya da artdamak' ta oluşan ünsüz harf: g, k, n, y gibi.
DAR ÜNLÜ. Altçenenin biraz açılmasıyla oluşan ünlü harf; ı, i, u, ü, gibi.
DENEYLİ SES BİLGİSİ. Seslerin özelliklerini de¬neylerle inceleyip ortaya koyan sesbilgisi.
DEVRİK TÜMCE. Yüklemi sonunda olmayan tüm ce. Örneğin: ikisi de ihtiyarlamışlardı fukaraların; Ne güzel adlar var dünyada; Savruluyor gökyüzünde buğday vb.
DİL. Bir insan topluluğunun düşünce ve duygula¬rını anlatmak için kullandığı anlaşma aracı. Dilin temelini, sözcükler oluşturur.
DİL AKRABALIĞI. Bir anadilden türeyen diller arasındaki yakınlık, örneğin Fransızca ile İtalyanca bir anadilden (Lâtince) türedikleri için akraba dillerdir.
DİLBİLGİSİ (Gramer). Dilleri en ince özelliklerine değin inceleyen, kurallarını saptayıp belirten bilgi kolu.
DİLEK KİPLERİ. Belirli bir zaman kavramı verme-yan; daha çok dilek kavramı taşıyan gereklik, istek, dilek-koşul ve buyurma (emir) kipleri. Örneğin; gel¬meli (gel—meli), gelelim (gel—e—lim), gelse (gel—se) gel (gel — ) vb.
DİLEK — KOŞUL KİPİ. Eylemin yapılmasını dilek
yada koşul kavramıyla belirten kip: Gelse (gel—se), okusa (oku—sa), sevse (sevse), uyuşa (uyu—sa) vb.
DİŞİLİK. Kimi dillerde, dişi cinsten sayılan söz¬cük : Kâtibe, memure, müdire vb.
DİŞ ÜNSÜZÜ. Dil ucunun üst dişlere dokunmasıy-la oluşan ünsüz harf: d, t, ç vb.
DİVELEK (Lehçe). Söyleyiş ve yazıda önemli ayrı¬lıklar gösteren dil kolu. Coğrafya ve toplumsal ayrılık¬lar yüzünden bir dil türlü kollara ayrılabilir. Örneğin, Türkçe XIV. yüzyıldan sonra Çağatay, Azeri ve Ana¬dolu diyeleği olarak üç kola ayrılmıştır, Anadolu di-yeleğinin XIV. yüzyıldan XX- yüzyılın başlarına değin süren çağı Osmanlı Türkçesi XX- yüzyılın başların¬dan günümüze değin süren çağma da Türkiye Türkçe¬si demekteyiz. Örnekler:
1. Çağatay diyeleğinden :
(...)
Min Tüririçe baş aban rivayet Kıldım bu fesâne-ni hikâyet
(Ali Şîr Neval)
2. Azari diyeleğinden :
Öyle sermestem ki idrâk etmezem dünya nedür Men Mmem sakin olan kimdür mey ü sahbâ nedür
(Fuzulî)
3. Anadolu diyeleğinden :
a) Osmanlı Türkçesi
Olmadı tenhaca bir işret çemende yâr ile
Üstüme göz dikti nergisler nigehban oldu hep
(Nedim)
b) Türkiye Türkçesi :
Nereye bu gece vakti, Güzel tren, garip tren?
Düdüğün pek acı geldi, Hatıra neler getiren. (...)
(C. Sıtkı Tarancı)
DOLAYLI TÜMLEÇ. Tümcede, - e, - de, - den du
rum ekleriyle çekimlenen, yüklemin gösterdiği eylemin yöneldiği, kaldığı, çıktığı yerleri gösteren tümleç. Ör¬neğin: Öğrenciler eve gittiler; Öğrenciler evde ders çalışıyorlar; Öğrenciler evden okula gittiler vb. Bk. Yönelmeli, kalmalı, çıkmalı, tümleçler.
DÖNÜŞLÜ EYLEM. Yargısı (iş, hareket, oluş) öz¬neye dönük eylem Örneğin : Çocuk yıkandı; Kardeşim giyindi; Sınıfını geçince çok sevindi; Saatlerce tarandı vb.
DUDAK ÜNSÜZÜ. Dudaklar arasından çıkan ün¬süz harf : b, p, m, v gibi.
DURAK. Konuşmada, anlamın gerektirdiği yer¬lerde durma. Örneğin; Niçin uydun,/o yaramaza?. Biz/bu dergiyi çıkarabiliriz; Söyle/sonra ne oldu? vb.
DURUM BELİRTECİ. Eylemlerin ya da eylemsile¬rin anlamlarını durum bakımından etkileyen belirteç. Örneğin Temiz giyin; Açık konuş; Hızlı koş; Ağır ağır yürü vb.
DUYGU ÜNLEMİ. Acıma, sevme, korkma, şaşır¬ma bildiren ünlem: Ay!, vay!, ah!, of!, eyvah] vb.
DÜZ TÜMCE. Yüklemi sonunda bulunan tümce: Ali okula gitti; Yazın İstanbul'a gideceğiz vb.
DÜZ TÜMLEÇ. Bk. Belirtisiz nesne.
DÜZ ÜNLÜ. Dudakların düzleşmesiyle oluşan ün' lü harf: a, e, i, ı, vb
-E
EDAT. Bk. Ilgeç.
EDİLGEN EYLEM. Özne kabul etmeyen eylem. Yazılmak, okunmak, düşünülmek, gelinmek vb.
EK. Sözcük türeten ya da sözcüklerin tümcedeki görevlerini belirten parça. Örneğin —li (kir—li), —siz (huy - suz), - men (göç - men), - cik (gelin - cik), ■ gen (çekin - gen), - daş (arka - daş), - gi (çal gı), - ler (ev - ler, - İm (biz - im), -iyor (gel iyor) vb.
EKEYLEM (Ekf iil). Ad soylu sözcüklere, tamlama¬lara ve sözcük öbeklerine ulanarak onları eylemleşti-rip tümcede yüklem görevine sokan zaman ekleri. Ör neğin; öğretmendir (öğretmen-dir), öğretmendi (öğ-retmen-di), öğretmenmiş (öğretmen-miş), öğrenmen-se (öğretmen-se) vb. Ekeylem almış sözcükler, «değil» ilgeciyle olumsuzlanır: Öğretmen değil'dir; Öğretmen değilmiş vb. Ekeylemin hikâyesi (-di), rivayeti ( miş) ve şartı (- se) yalın (basit) zamanlı eylemlerin 3. tekil kişilerine ulanarak, bileşik zamanlı eylemler kurar: Okuyor-du, bilir-miş, yazmış-sa vb.
EKSİLTİL! TÜMCE. Dikkati çekmek ve ereği az sözcükle anlatmak için, kimi öğeleri eksik (söylenme¬miş) tümce. Örneğin: Kiralık oda; Satılık ev; Dikkat, ölüm tehlikesi! Ucuzluk... gibi.
EMİR KİPİ, Bk. Buyurma kipi.
ERİLLİK. Kimi dillerde, erkek cinsten sayılan, sözcük: Kâtip, memur, müdür vb.
EŞİTLİK DERECESİ. Gibi ve kadar ilgeçleriyle varlıkların ya da kavramların karşılaştırılarak birbir¬lerine eşit ölçüde gösterilmesi. Örneğin.- Ahmet gibi huysuz çocuk; Dağ gibi güçlü ordu; Deniz kadar mavi göz vb.
ETKEN EYLEM. Özne alan eylem: Yazmak, oku' mak, düşünmek, gelmek yüzmek vb.
ETTİRGEN EYLEM. Taşıdığı yargı, başka bir kişi¬ye aktarılabilen eylem: Getirt, getirttir, içirt, içirttir vb.
EYLEM (Fiil). Yargıyı (jş, hareket, oluş) kişi ve zamana bağlı olarak bildiren sözcük. Örneğin,- geldik (gel - di -k), okumuşsun (oku - muş " sun), düşü¬neceğiz (düşün - ecek - iz), geliyorlar (gel - iyor-lar) vb.
EYLEMDEN TÜREMİŞ AD (Fiilden isim). Eylem kök ya da gövdelerinden yapım ekleriyle türetilen ad: Gülüş (gül- üş), sevgi (sev - gi), söylence (söylen -ce), söylenti (söylen - ti), okul (oku - 1), öğretmen (öğret - men) vb.
EYLEMDEN TÜREMİŞ EYLEM (Fulden /iil). Ey¬lem kök ya da gövdelerinden yapım ekleriyle türetilen eylem : Düşündür (düşün - dür), sevin (sev - in), sevil (sev - il), biçtirt (biçtir - t) vb.
EYLEM ÇEKİMİ (Fiü çekimi). Eylem kök ve göv¬delerine zaman eklerinden sonra kişi ekleri getirilmesi. Örneğin; geldim (gel - di - m), geldin (gel-di-n), gel¬dik (el - di - k), geldiniz (gel - di - niz), geldiler (gel-di-ler) vb.
EYLEM GÖVDESİ. Eylem ve ad köklerinden ya¬pım ekleriyle türetilmiş eylem: Biçin (biçin), geçindir
geç-in-dir), boşan (boştan), yazış yaz-ış), evlen ev-len) vb.
EYLEM KÖKÜ- Yapım ekiyle türetilmemiş, yalın (basit) yapılı eylem : gel-, yaz-, oku-, ver-, bil-, vb.
EYLEM TÜMCESİ (Fiil cümlesi). Yüklemi, çekim¬li bir eylem olan tümce, örneğin.- Yaz bitiyor; Okullar ne zaman açılacakmış?; Vakit epeyce ilerledi vb.
EYLEMLİK. Bk. Adeylem.
EYLEMSİ (Fiilimsi). Eylemlerden yapım ekleriyle türeyen; ad, sıfat, bağlaç, görevlerinde kullanılan; özne nesne, tümleç alarak yan tümcecik kuran çift görevli sözcük. Örneğin; gelmek (gel-mek), gelme (gel-me), geliş (gel-iş), tanıdık (tanı-dık), bilen (bil-en), bileceği (bil-eceği), gelerek (gel-erek), dinlenip (dinlen-ip), durmaksızın (dur-maksızın), gele gele (gel-e gel-e) vb. Bk. Eylemlik (adeylem), Ortaç (sıfateylem), Ulaç (bağ" eylem).
-G
GEÇİŞLİ EYLEM. Nesne alan eylem •. (Kitap) oku¬mak, (beşik) sallamak, (çiçekleri) sevmek, (ırmağı) geçmek vb.
GEÇİŞSİZ EYLEM. Nesne kabul etmeyen eylem : Gülmek, uyumak, düşmek, barışmak vb.
GEÇMİŞ ZAMAN. Eylemin, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini gösteren zaman. Bk. Belirli geçmiş zaman, Belirsiz geçmiş zaman.
GELECEK ZAMAN. Eylemin, içinde bulunulan zamandan sonra olacağını bildiren zaman: Geleceğim, geleceksin, gelecek, geleceğiz, geleceksiniz, gelecekler vb.
GENİŞ ÜNLÜ. Atçenenin açılmasıyla çıkan ünlü harf : a, e, o, ö,
GENİŞ ZAMAN. Eylemin, her zaman yapılacağını, yapılmakta bulunduğunu ya da yapıldığını bildiren zaman1 Bilirim, bilirsin, bilir, biliriz, bilirler vb.
GEREKLİK KİPİ. Eylemin yapılması gerektiğini bildiren kip: Yüzmeli, okumalısın, düşünmeliler, sevmeliyiz vb.
GIRTLAK ÜNSÜZÜ. Gırtlakta oluşan süreksiz ünsüz harf: h gibi.
GÖVDE. Eylem ve ad köklerinden yapım ekleriyle türetilmiş sözcük: Evli (ev-li), (evsiz (evsiz), okul (oku-1). çocuksu (çocuk-su), biçim (biç-im), tuzluk (tuz-luk) vb
GRAMER. Bk. Dilbilgisi.
-H
HABER KİPLERİ. Bk. Bildirme kipleri.
HARF. Bir dilin seslerini yazıda göstermeye yarayan işaret: a, b, ç, d, e, f, vb.
HECE. Ağızdan bir solukta çıkarılan ses ya da ses topluluğu. Sözcükler, hecelerden oluşur. Örneğin; pen—ce—re, o—kul, ev—ler, gi—yin—mek, gü—zel, si—niz, vb.
HECE DÜŞMESİ. İki heceli kimi sözcüklere, ünlü harfle başlayan bir ek ulanınca bunların ikinci hecele-rindeki ünlü harfin düşmesi. Örneğin: Göğüs (göğsü), bağır (bağıı), ağız (ağzı), akıl (aklı) vb.
HİKÂYE BİLEŞİK ZAMANI. (Yalın zamanlı bir ey¬lemin bildirdiği yargının geçmişte kesin olarak yapıldığını anlatan zaman. Yalın zamanlı eylemlerin 3. tekil kişilerine ekeylemin hikâyesi - di (-idi) getirilerek yapılır. Örneğin; gidiyordu (gidiyor-du), gitmişti .(gitmiş-ti) . okur idi (okur-idi), gitmeliydi (gitmeli-y-di)
vb
-i
İÇEK. Kimi dillerde, sözcüklerin içine giren ek. Türkçede içek yoktur.
İÇSES- Sözcüklerin önsesi ile, sonsesi arasında kar lan sesi ya da sesleri. O-yunca-k, k-erest-e, a-nn-e vb.
İÇSES DÜŞMESİ. Kimi sözcüklerde, bir içsesin yitmesi: Arslan (aslan), astsubay (assubay) vb.
İÇTÜMCE. Bir tümce içinde nesne olarak görevli başka bir tümce. Örneğin Ahmet, size bugün geleceğiz, dedi. Orhan birer cıgara daha içelim dedi. vb.
İKİLEME Anlatım gücünü artırmak için, aynı söz¬cüğün yinelenmesi, anlamlan yakın ya da karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran sözcükleri yan yana kullanma. Örneğin; salına sauna, yavaş yavaş, mırıl mırıl, çoluk çocuk, eski püskü, hır gür, vb.
İKİNCİ KİŞİ. Söz söyleyen yani dinleyen kişi ya da kişiler : Sen, siz vb.
İLGEÇ (Edat). Sözcükler arasında ilgi kuran söz¬cük. İlgeçlerin kendi başlarına anlamlan yoktur; tüm¬ce içinde anlam kazanırlar. Örneğin: Aslan gibi çocuk; Akşama doğru geldi; Bağa kadar yürüdük vb.
ILGEÇ TÜMLECİ (Edat tümleci). Yüklemi; araç, sebep, amaç benzetme vb. ilgilerle tamlayan tümleç. Örneğin: Sabaha karşı Pilevne ovasına girdik; İstan¬bul'a doğru ilerliyoruz; Gece gündüz sizin için çalış¬tım; Avrupa'ya uçakla gidiyoruz vb.
İLGİ EKİ. (İlgi adılı). Belirtili ad tamlamasından belirtilen kaldınlıp onun yerini tutmak üzere belirtenin sonuna getirilen — ki eki. Örneğin: Ahmet'in kita¬bı (Ahmet'inki), sizin eviniz (sizinki), Orhan'ın araba¬sı (Orhan'ınki) vb.
İMLA. Bk. Yazım.
İNCE ÜNLÜ. Dilin ileriye doğru itilmesıyle oluşan ünlü harf: i, e, ö, ü vb
İSİM Bk. Ad.
İSTEK KİPİ. Eylemin yapılmasını istek ya da dilek kavramlarına bağlayarak bildiren kip: Geleyim gelesin, gele, gelelim, gelesiniz, geleler vb.
İŞARET ADILI (İşaret zamiri). Adların yerini işaret yoluyla tutan adıl: Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, vb.
İŞARET SIFATI. Adları işaret yoluyla belirten sıfat : Bu ev, şu ev, o ev vb.
İŞTEŞ EYLEM. Bir yargının (iş, hareket, oluş) bir den çok özne tarafından yapıldığını bildiren eylem. Örneğin: Çocuklar, her gün dövüşüyorlar; Horozlar ötüşüyor, köpekler havlaşıyordu; öğrenciler, yeni gele¬ne bakıp bakıp gülüştüler vb.
İYELİK EKİ (İyelik adılı). Adlara kişi kavramı veren ek: Evim (evim), annen (anne-n), kalemi (kalem-i ), kardeşiniz (kardeş-i-niz) vb.
-K
KALIN ÜNLÜ. Dilin arkaya doğru çekilmesiyle oluşan ünlü harf; a, ı, u, o vb.
KALMALI TÜMLEÇ. Tümcede, eylemin nede, ne¬rede, kimde bulunduğunu (kaldığını) gösteren dolaylı tümleç. Buna, «—de'li tümleç» de denir. Örneğin: Ço¬cuk, beşikte sallanıyor; Ablam İzmir'de oturuyor; kar¬deşim bugün anneannemde kalacak vb.
KAPALI HECE. Ünsüz harfle biten hece; Geldik (gel-dik), gündüz (gün-düz), akşam (ak-şam), kerpiç (ker-piç) vb.
KARŞILAŞTIRMALI DİLBİLGİSİ. Aynı anadilden türeyen dilleri karşılaştırarak inceleyen dilgilgisi.
KATMERLİ BİLEŞİK ZAMAN. Yalın zamanlı ey¬lemlerin 3. tekil kişilerine, ekeylemin iki zamanının birlikte ulanmasıyla oluşan zaman. Bu zaman kulla¬nışça yaygın değildir. Örneğin: Gelir idiyse (gel-ir-idi-y-se), gelmiştiyse (gel-miş-ti-yse) vb.
KAYNAŞTIRMA. Ünlü ile biten sözcüklerin sonu¬na ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde, çatışan iki ün¬lü arasına s, y, n, ş, ünsüzlerinden birinin girmesi. Ör¬neğin; kapının (kapı-n-ın), işçiye (işçi-y-e), ablası (ab-la-s-ı), ikişer (iki-ş-er), vb.
KELİME Bk. sözcük. —
KELİME ÇEŞİDİ. Bk. Sözcük türü.
KELİME HAZİNESİ. Bk. Sözcük dağarcığı.
KELİME VURGUSU. Bk. Sözcük Vurgusu.
KESİR SAYI SIFATI. Varlıkların bölümlerini be¬lirten sayı sıfatı: Dörtte üç pay, yüzde yedi faiz, binde bir olasılık vb.
KESME İMİ. Özel adları takılarından ayırmaya ya¬rayan im: İstanbul'u, Sevim'e, Esin'in, Çatalca'dan, Cebeci'de vb.
KISA ÜNLÜ. Uzatılarak söylenmeyen ya da ses sü resi uzun olmayan ünlü harf: Al, sır, ver. vb.
KISALTILMALI SÖZCÜK. Birden çok sözcüğün baş harflerinden oluşmuş sözcük: Nato, Cento, Gima, Tübi-tak vb.
KİP. Eylemlerin zaman ve kişiyle ilgili olarak girdi" ği biçim: Bildirme kipleri, istek kipleri gibi.
KtŞİ (Şahıs). Konuşan, dinleyen, kendinden söz edilen ya da konuşanlar, dinleyenler, kendilerinden söz edilenler. Ben, biz, sen, siz, o, onlar, vb.
KİŞİ ADILI (Şahıs zamiri). Kişi adlarının yerini tutan adıl: Ben, sen, o, biz, siz, vb.
KİŞİ EKİ. Eylem çekimlerinde kişileri gösteren ek. Örneğin: geldim (gel-di-m), geldin (gel-di-n), geldik (gel-di-k), geldiniz (gel-di-niz) vb.
KONUŞMA AYGITI. Konuşmada kullanılan sesle¬rin oluşmasını sağlayan göğüs boşluğu, akciğerler, gırt lak, kirişler, dil, damak, dişler, dudaklar, burun vb. or¬ganların tümü.
KONUŞMA DİLİ. Günlük yaşamda kullanılan, ya' zı dilinden az çok farklı olan dil,
KOŞUL TÜMCESİ (Şart cümlesi). Yargıyı, belli
bir koşula (şarta) bağlı olarak bildiren tümce. Örne¬ğin: Babam gelirse parka gideceğiz; Ahmet'i görür¬sen selâmımı söyle vb.
KÖK. Bir sözcüğe ulanmış her tür ek çıkarıldıktan sonra geriye kalan anlamlı bölüm. Kök durumundaki sözcükler yalın (basit) yapılıdır. Örneğin; gel-, bil-, çalış, sen, tuz, su, bu o, vb.
KÖKBİLİM. Sözcüklerin aslını kök ve ek bakımın¬dan inceleyen bilgi kolu.
KÖKTEŞ. Aynı kökten gelen yalın ya da bileşik ya¬pılı sözcükler: Yazı, yazar, yazman, yazmak, yazma; bilim, bilgin, bilgi, bilgiç vb.
KURAL DIŞI. Dil kurallarına aykırı olan sözcük ya da olay. Örneğin : kardeş, anne vb. sözcüklerin; —ken — ki vb. eklerin büyük ünlü uyumuna aykırı olması gibi.
KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU. Türkçe bir sözcükte: a) Düz ünlülerden sonra düz ünlülerin gelmesi: b) Yu¬varlak ünlülerden sonra geniş düz ya da dar yuvarlak ünlülerin gelmesi kuralı: Yamaç, çalış, evcil, kolay dörder, görüşmek, koku vb.
KÜÇÜLTME EKİ. Sözcüklerin anlamına küçüklük, azlık kavramları katan ek: — cik (kadıncık), — cek (küçücek), — ceğiz (evceğiz), —ce (güzelce), vb.
KÜÇÜLTME SIFATI. Anlam bakımından küçük¬lük kavramı taşıyan sıfat: Küçücük ev, güzelce çocuk, azıcık peynir ekşimsi yoğurt vb.
KÜLTÜR DİLİ. Bir dilin kurallarına göre özenle kullanılan biçimi, örneğin; ders anlatan öğretmenin; konferans veren uzmanın; fıkra, makale yazan kimse¬lerin kullandıkları dil gibi.
- L
LEHÇE. Bk. Diyelek.
-N
NESNE. Geçişli çatılı eylemlerle kurulan tümce¬lerde, yüklemin gösterdiği ve öznenin yaptığı işten etkilenen varlık. Bk. Belirtili nesne, Belirtisiz nesne.
NİCELİK BELİRTECİ. Eylemleri, sıfatları ya da kendisi gibi bir belirteci nicelik (azlık-çokluk) bakımın dan etkileyen belirteç: Çok güzel, pek sevimli, en çalışkan, pek çok telâş, azıcık yürü, biraz, ilerle fazla abar¬tılmış vb.
NİTELEME SIFATI. Adları niteleyen yani rengini durumunu, biçimini bildiren sıfat: Kırmızı ev, küçük çocuk, tatlı meyve, yuvarlak yüz, uzun yol vb.
NOKTA. Noktalama imlerinden biri. Görevleri:
1 — Bitmiş tümcelerin sonlarına konur: Açlık ye¬mekle, bilgisizlik okumakla giderilir. 2 — Kısaltmalar¬dan sonra konur: Dr., Prof., Bn., bkz., vb. gibi. 3 — inci, — mcı ekinin yerini tutmak üzere rakamlardan sonra konur. 15. Kolordu, XV. yüzyıl gibi. 4 — Sıra gösteren rakam ve harflerden sonra konur: 1., 2., 3., ya da a., b., c. gibi. 5 — Günü gösteren tarihlerde gün, ay, yıl rakamlarını ayırır: 15.4.1966 gibi 6 — Saat ve sayı rakamlarının arasına konur: Saat: 10.30'da; 15.421. 50 TL. gibi.
NOKTALAMA İMLERİ. Yazıda anlamın çabuk kavranmasını sağlamak için kullanılan nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, soru işareti, ünlem, ayraç vb. imler.
NOKTALI VİRGÜL. Noktalama imlerinden biri.Görevleri : 1 — Sıralı tümcede bağımsız tümceleri ayırır: «Adam dediğin üstüne başına da bakmalıdır; yalnız temiz giyinmesi de yetmez» (N. Ataç) 2 — Aralarında virgül bulunan eşit bölümleri ayırır: Hece, harf, takı dilbilgisi; söylev, makale, şiir yazın terimle-rindendir. vb.
-O
OLDURGAN EYLEM. Geçişsiz bir eylemin -t, -ir, -tir eklerinden birisiyle geçişli yapılması: Üşümek -üşütmek, yatmak - yatırmak, ötmek - öttürmek vb.
OLUMLU EYLEM. Yargının (iş, hareket, oluş) ya¬pılacağını, yapılmakta olduğunu, yapıldığını bildiren eylem: Okudum, bileceğim, yazmışlar, yüzmüşsünüz vb. Karşıtı: olumsuz eylem.
OLUMLU TÜMCE. Yüklemi olumlu olan tümce: Kış geliyor; Hava yine bozdu; Ahmet Kıbrıs'a gitti, O, iyi bir insandır, vb.
OLUMSUZ EYLEM. Yargının (iş, hareket, oluş) yapılmayacağını, yapılmamakta olduğunu, yapılmadı¬ğını bildiren eylem: Gelmedi, gelmeyecek, okumamış, okumaz vb. Olumlu eylemlerin olumsuz biçimi, -me olumsuzluk ekiyle yapılır.
OLUMSUZ TÜMCE. Yüklemi olumsuz olan tümce-Onlar Mersin'e gitmemişler; Çocuk hasta değildir; Ni¬çin Ankara'ya gelmediniz? ,
OLUMSUZLUK EKİ. Eylemlere ve eylemsilere olumsuzluk kavramı veren -me eki: Gelmedi (geleme¬di) gelmemek (gel-me-mek), gelmeyeceği (gel-me -y-eceği), gelmeyip (gel-me-y-ip) vb.
ORTAÇ (Sıfateylem) • Hem sıfat, hem de eylem görevli sözcük: Tanıdık (kişi), gelecek (yıl) akar (su), bilmiş (çocuk), bileceği (iş), seven (kişi) ,vb.
-ö
ÖLÜ DİL. Yaşarlığını yitirmiş, belli bir insan topluluğu tarafından yazı ve konuşma aracı olarak kullanılmayan dil : Lâtince, Hititçe gibi.
ÖNEK. Kimi dillerde, sözcüklerin önüne gelen ek: Yemyeşil, Kupkuru, mosmor,vb.
ÖNSES. Bir sözcüğün başındaki ilk ses: Ev sözcü¬ğünde e, çiçek sözcüğünde ç gibi.
ÖRNEKSEME. Kullanımda olan sözcükler örrtek tutularak başka sözcüklerin yaratılması. Örneğin, «yoksul» sözcüğü örnek tutularak «varsıl» sözcüğünün yapılması gibi.
ÖZEL AD. Tek varlığı bildiren ad: Atatürk, Orhan Ankara, Erciyes, Seyhan vb.
ÖZNE. Tümcede, yüklemin bildirdiği eylemi ya¬pan ya da yükleme göre bir şey olan varlık. Tümcede özne görevine giren sözcükler, tamlama ve sözcük öbekleri yalın durumda bulunurlar. Örneğin: Ağaç yaş iken eğilir; Aç kurt yavrusunu yer; Samsun'un evleri denize bakar; Rağbet, güzel ile zenginedir, vb.
ÖZNE—YÜKLEM UYGUNLUĞU. Yüklem ile özne¬nin tekillik, çoğulluk ve kişi bakımından uygun olması. Örneğin: Ben, yarın gidiyorum; Biz, yarın gidiyoruz; Orhan gölde yüzüyor; İnsanlar, ağaç gölgelerinde serinliyorlar, vb.
-P
PARANTEZ. Bk. Ayraç.
PEKİŞTİRİLMİŞ BELİRTEÇ. Pekiştirme yoluyla anlamı güçlendirilmiş belirteç. Örneğin: Dosdoğru yürüdük. Çırılçıplak soymuşlar; Çarçabuk gitti; Zangır zangır titredi, Kıpkırmızı oluverdi vb.
PEKİŞTİRİLMİŞ SIFAT. Pekiştirme yoluyla anlamı güçlendirilmiş sıfat; İpince yol mosmor çocuk, sapsarı yüz tertemiz giysi vb.
PEKİŞTİRİLMİŞ SÖZCÜK. Kimi niteleyici sözcük¬lerin ilk ünlü harfine kadar olan bölümünün m, p, r, s harflerinden birisiyle birleşerek niteleyici sözcüğün başına eklenmesiyle oluşan sözcük; Kıskıvrak (kı-s-kıvrak), taptaze (ta"p-taze), güpgüzel (gü-p-güzel), dümdüz (dü-m-düz), tertemiz (te-r-temiz) vb. Pekiştirilmiş sözcükler, tümce içinde sıfat ya da belirteç olarak görev alırlar.
PEKİŞTİRME ÜNLÜSÜ. Kimi pekiştirilmiş sözcük¬lerde anlamı güçlendirmek için türeyen ünlü harf: Güp-e gündüz, sap-a-sağlam vb.
-R
RESMİ DİL. Bir ülkede yasa ile kabul edilen dil. Türkiye'nin resmî dili Türkçedir.
RİAYET BİLEVİK ZAMANI. Yalın zamanlı bir ey¬lemin bildirdiği bir yargıyı kesin olarak değil de, baş¬kasından işitmiş gibi anlatan zaman. Yalın zamanlı eylemlerin 3. tekil kişilerine ekeylemin rivayeti —miş (—imiş) eklenerek yapılır: Gidecekmiş (gidecek—miş), gidiyormuş (gidiyor—muş), gitmişmiş (gitmiş—miş), gitseymiş (gitse—y—miş)... vb.
-S
SAN SIFATI. Özel adların önlerine sonlarına ge¬len sıfat : Bay Orhan, Bayan Sevim, Doktor Nevzat, Profesör Aslan, Namık Kemal Bey, Gönül Hanım, Ha¬san Çavuş vb.
SAYGİ ÇOĞULU. Gerçekte tekil olan varlıklara saygı göstermek ereğiyle kullanılan çoğul biçim: Öğ¬retmenim evdeler mi, Beyefendi uyandılar mı? vb
SAYI SIFATI. Varlıkları sayı bakımından belirten sıfat: Yüz kişi, üçer lira, beşte bir pay, ikiz çocuk onun cu sayfa vb. Bk. Asıl sayı sıfatı, Sıra sayı sıfatı, Üleştir-mo sayı sıfatı, Kesir sayı sıfatı.
SES. Kulağın duyabildiği titreşim. İnsan sesi, ak¬ciğerlerden gelen havanın gırtlaktaki kirişleri titret-mesiyle oluşur.
SESBİLGÎSİ. Bir dilin sözcüklerini ses yapısı bakı¬mından inceleyen dilbilgisi kolu.
SESÇİL ALFABE. Sesleri olduğu gibi gösteren al¬fabe.
SES DÜŞMESİ. Kimi sözcüklerde bir sesin (harfin) yitmesi : Isıcak (sıcak), ısıtma (sıtma) vb.
SES KİRİŞLERİ. Gırtlakta ikisi sağda, ikisi solda bulunan ve havanın geçmesiyle titreşerek ses çıkaran dört kıvrım.
SES TÜREMESİ. Bir sözcüğün aslında bulunma¬yan bir ünlü ya da ünsüz harfin sonradan türemesi: urmak (vurmak),arz (azim) öyük (höyük) vb.
SES YOLU. Sesin oluşması için akciğerlerden çı¬kan havanın gırtlak, burun ve ağzında izlediği yol.
SIFAT. Adları niteleyen yada belirten sözcük-. Gü¬zel ev.yemyeşil bahçe, bu sokak, çalışkan kişi, on li¬ra, kimi çocuklar hangi roman vb.
SIFAT TAMLAMASI. Sıfatların kendilerinden son ra gelen adları nitelemesi ya da belirtmesiyle oluşan tamlama: Küçük ev, iri yarı adam, tembel kişi, üç köy başarı1: öğrenci, dört elma vb.
SIRA NOKTALAR. Noktalama imlerinden biri, Görevleri ." 1 — Tümcede, türlü nedenlerle yazılması uygun olmayan bir sözcüğün yerine kullanılır: «Bir
öğrencinin . olacağını kim düşünebilirdi?» 2 —
Tümcede, bir sözcüğün ilk harfinden sonraki harfler
yazılmak istenmezse, o harflerin yerine konur: «K...
hapishanesine girdiğim gün Cavit Beyle tanış¬
tım.» 3 — Yazı aktarmalarında atlanan yerleri belirt¬
mek için kullanılır: «Destanlar, belli olaylar üzerine
yazılmış halk şiirleridir. ( ) Koşma biçiminde yazıl¬
mış, fakat koşmalara göre daha uzun olan şiirlerdir.»
vb.
SIRA SAYI SIFATI. Varlıkların sırasını belirten sıfat: Birinci yıl, ikinci yaş, üçüncü gün, on dokuzuncu
yüzyıl, vb.
SIRALI TÜMCE. Yalın ya da bileşik yapılı bağım¬sız tümcelerin virgül ya da noktalı virgülle birbirleri¬ne bağlanmasından oluşan tümce. Örneğin: Koltuktan kalktı, çabuk çabuk yürüdü, yatak odasına girdi, pen¬cere yanındaki masaya oturdu, vb.
SOMUT AD. Var olduğu, duyu organlarıyla sapta nabilen ad Ev, sokak, kent, bitki, böcek, gazete, dergi, sınıf, öğrenci, okul, vb.
SONEK. Kimi dillerde sözcüklerin sonlarına gelen ek. Türkçe, sonekli dillerdendir. Örneğin —li (ev—li),, —siz (ev—siz), —ci (iş—ci), —gi (bil—gi), —ler (el— ler), vb.
SONSES. Bir sözcüğün sonundaki ses. Ev sözcü¬ğünde v çiçek sözcüğünde k gibi.
SONSES DÜŞMESİ. Sözcük sonundaki bir sesin yitmesi: Yaylak (yayla), kışlak (kışla) vb.
SORU ADILI. Adların yerini soru yoluyla tutan adıl: Kimi aradınız? Hangisi çalışkan vb.
SORU BELİRTECİ. Eylemleri ya da eylemsileri so¬ru bakımından etkileyen belirteç: Nasıl geldin? Niçin uyudun? Ne kadar alırsınız? vb.
SORU EKİ. Türkçede, tümcelere soru anlamı ka¬zandıran mi eki : Esin, okula gitti mi?. Eylem uyudu mu?, Eve mi gidiyorsunuz?
SORU İMİ. Noktalama imlerinden biri. Soru anlamı taşıyan tümcelerin sonuna konur: Anneniz geldi mi? Tatili nerede geçireceksiniz? vb.
SORU SIFATI. Adları, soru yoluyla belirten sıfat: Nasıl kitap,, ne zaman, ne gibi çare, hangi iş, vb.
SORU TÜMCESİ. Soru kavramı taşıyan tümce. Örneğin: Konuklarımız gittiler mi?, Bu ay kaç kitap okudunuz? Aydınlar, halka niçin gidecekler? Odada kim uyuyor? vb.
SOYUD AD. Var olduğu, duyu organlarıyla sap¬tanamayan, ancak düşünce yoluyla kabul edilen ad: Tutku, hayal, dostluk, akıl, sevgi vb.
SÖYLEYİŞ (Telâffuz, Diksiyon). Konuşurken ya da okurken sözcükleri doğru söyleme sanatı. Söyleyiş-
te yetkinliğe ulaşmak için, sözcük ve tümce vurgusunu iyi kavramak gerekir.
SÖZCÜK (Kelime). Anlamı olan ve tümce kuruluşuna yarayan söz: însan, yıldız, kitaplık, el, bitki, toplum, ülke, gül, deniz, yeşil, küçük, vermek, bellek vb.
SÖZCÜK DAĞARCIĞI (Kelime hazinesi). Bir dil¬deki sözcüklerin tümü. Kişinin, konuşmada ve yazmada başarılı olabilmesi için, sözcük dağarcığının zengin olması gerekir.
SÖZCÜK TÜRÜ (Kelime çeşidi). Anlam, yapı, gö¬rev bakımından aralarındaki benzerliğe göre ayrılmış sözcük türlerinden her biri. Ad, adıl, sıfat, belirteç, il-geç, eylem vb.
SÖZCÜK VURGUSU. Bir sözcükte, bir hecenin öteki hecelere göre daha baskılı söylenmesi: Erzurum Edirne, çiçek, kuşların vb. Türkçede, sözcüklerde vurgu, genellikle son hecededir.
SÖZDİZİMİ. (Tümce Bilgisi). Tümceyi konu alıp inceleyen dilbilgisi kolu.
SÖZLÜK. Bir dilin belli bir çağdaki sözcük ve deyimlerini alfabetik sıraya alarak tanımlayan, açıklayan ve başka dillerdeki karşılıklarını veren yapıt. Örneğin; Türkçe Sözlük, Fransızca— Türkçe Sözlük, vb.
SÜREKLİ ÜNSÜZ. Sürekli ses veren ünsüz harf: b, c, d, g gibi.
SÜREKSİZ ÜNSÜZ. Verdiği ses sürekli olmayan ünsüz harf: p, t, ç, k gibi.
SÜRERLİK EYLEMİ. Yargının sürüp gittiğini bil¬diren eylem. Eylem kök ya da gövdelerine e ya da a ile birlikte gelmek, kalmak, durmak eylemlerinden birisi eklenerek yapılır: Yürüyegelmek (yürü-y-e-gel-mek), Bakakalmak (bak-a-kalmak), gidedurmak (gıt-e-durmak) vb.
-Ş
ŞAHIS. Bk. Kişi.
ŞAHIS ZAMİRİ Bk. Kişi adüı.
ŞART CÜMLESİ. Bk. Koşul tümcesi. ~~
ŞART BİLEŞİK ZAMANI. Yalın zamanlı bir eyle¬min bildirdiği yargıyı şarta (koşula) bağlayarak anla¬tan zaman. Yalın zamanlı eylemlerin 3. tekil kişilerine ekeylemin şartı —se (ise) eklenerek yapılır Örneğin: Geldiyse (geldi-y-se), gelecekse (gelecek-se), gelmiş ise (gelmiş-ise) vb.
ŞİMDİKİ ZAMAN. Eylemin içinde bulunulan za¬manda yapılmakta olduğunu bildiren zaman: Okuyorum, okuyorsun, okuyor, okuyorsunuz, okuyorlar vb.
-T
TAKI. Sözcüklere ulanarak onların tümcedeki görevlerini belirten parçalar. Buna «çekim eki» de denir. Örneğin; eve (eve), evde (ev-de), evden (ev-den), evi (ev-i), evler (ev-ler), evim (ev-im) vb.
TAMLAMA Bir adın anlamının tam olarak belir-tilebilmesi için, başka bir adla, adılla ya da sıfatla tamamlanması: Evin salonu, sizin eviniz, pembe duvar vb.
TAMLANAN (Belirten). Bir tamlamada anlamı be lirtilen, açıklanan ad: Evin: salonu, pembe ev, vb.
TAMLAYAN (Belirten). Bir tamalamada adı (tamlananı) açıklayan, belirten başka ad, adıl ya da sıfat: Evin salonu, sizin eviniz, pembe duvar vb.
TARİHSEL DİLBİLGİSİ. Bir dilin en eski yazılı belgelerinden başlayarak son çağma değin geçirdiği gelişimi ve evrimi gösteren dilbilgisi.
TASVÎRCİ DİLBİLGİSİ. Bir dilin belirli bir çağdaki durumunu ve gelişimini inceleyip anlatan dilbilgisi.
TAŞRA AĞZI. Yazı diline bağlı konuşma dışındaki bölgesel konuşma. Örneğin, Urfa ağzı, Konya ağzı, Karadeniz ağzı gibi.
TEK HECELİ DİL. Sözsükleri tek heceden oluşan dil: Çince, Japonca vb.
TEKİL. Tek varlık ya da kişi: Ben, sen, çiçek, ev çocuk vb.
TEKİL AD. Tek varlığı anlatan ad : Anne, kardeş ağaç, kalem vb.
TEKİL EYLEM. Tekillik kavramı taşıyan eylem: Geldi, içtim, oynadın, bileceğin, görsen vb.
TEMEL TÜMCECİK. Bileşik tümcede, çekimli bir eylem ya da ekeylem almış ad soylu bir sözcükle ku¬rulan, kesin yargı bildiren ve yan yargıları sonuca bağlayan tümcecik. Örneğin: Dünya koşuyorken / yo¬lun üstüne katılmaz; Akacak/kan/damarda durmaz Düşmek/etrafı görmemektendir, vb
TEZLİK EYLEMİ. Tezlik, çabukluk kavramı bildi¬ren eylem. Eylem kök ya da gövdelerine i.ı.ü.u ile bir¬likte vermek eylemi eklenerek yapılır. Örneğin: düşü-vermek (düş-ü-vermek), bilivermek (bil-i-vermek)., yazıvermek (yaz-ı- vermek) vb.
TIRNAK. Noktalama imlerinden. Görevleri: 1— Başkalarının yazılarından sözlerinden aktarılan bölümlerin başına ve sonuna konur : Mustafa Kemal, as¬keri lisedeki ilk zamanlarını şöyle anlatmaktadır: «Bana matematik pek kolay geldi. Kendimi bu derse verdim. Fakat Fransızcada geri idim.. »
2— Karşılıklı konuşmalarda, yazıda çizgi yerine tırnak da kullanılabilir. Örneğin:
«Akşamlar hayır evlât.» «Akşamlar hayır üstat.» «Güzel gece...» «Öyle...»
TON. Konuşmada sertlik ya da yumuşaklık du-
rumu.
TONLAMA. Konuşmada, anlatıma duygu, sertlik, yumuşaklık, coşkunluk değeri katmak için seste ya^-pılan değişiklikler.
TOPLULUK ADI. Biçimce tekil olan fakat bir top¬luluğu anlatan ad: Ordu sınıf, sürü, kurul, ulus vb.
TÜMCE (Cümle). Çekimli bir eylemle ya da ekeylem almış ad soyu bir sözcükle kurulan ve bir yargı bildiren sözcük dizisi. Örneğin: Geliyorlar; Kardeşim hastalandı. Orhan, Ankara'dan dönmüş; Ülkeyi kur¬taran O'dur. vb.
TÜMCECİK. (Cümlecik). Bileşik tümcede; bir ey¬lem, ekeylem ya da eylemsiyle kurulan ve kendi başına kesin bir yargı bildiremeyen sözcük dizisi. Örneğin Gülü seven/dikenine katlanır; İnsan okudukça/adam olur; vb Bk. Temel tümcecik, Yan tümcecik.
TÜMCENİN ÖĞELERİ. (Cümlenin unsurları) Tümceyi oluşturan sözcüklerin görev adlan. Örneğin : yüklem, özne, tümleç, nesne gibi.
TÜMCE VURGUSU: Tümcede anlamca en önemli sözcüğün daha baskılı söylenmesi. Örneğin; Atatürk, Samsun'a 1919'da çıktı-, Atatürk 1919'da Samsun'a çıktı; 1919'da Samsun'a Atatürk çıktı vb.
TÜMLEÇ. Tümcede, yüklemi türlü anlam ilgileriy-le tamamlayan sözcük, tamlama, sözcük, öbeği, Örneğin: Savaşı bir de gaziden dinleyin-, Anadolu'nun en uzak köşelerinden dertler yağıyor-, O gün bu gün ağzına lokma almadı, vb. Bk. Dolaylı tümleç , Belirteç tümleci, ilgeç tümleci.
TÜREMİŞ AD. Yapım ekleriyle oluşturulmuş ad: Dikenlik (dik-en-lik), bilmece (bil-me-ce), dikiş (dikiş) , örgü (ör-gü), soygun (soy-gun), vb.
TÜREMİŞ BELİRTEÇ. Yapım ekleriyle oluşturul¬muş belirteç: Sabahleyin (sabah-leyin), geldikçe (gel -dikçe), içerek (iç-erek), önce (ön-ce) vb
TÜREMİŞ EYLEM. Yapım ekleriyle oluşturulmuş eylem: Temizle (temiz-le), morar (mor-ar), önemse (önem-se), arat (ara-t), bindir (bin-dir), bindirt (bin -dir-t) vb.
TÜREMİŞ SIFAT. Yapım ekleriyle oluşturulmuş sıfat: Asker-ce selâm, getnişrÇ'e yer, ekşi-msi yoğurt, koca-man adam, ölçü-süz davranış, gel-ecek yıl, tanı -dik kimse vb
TÜREMİŞ SÖZCÜK. Yapım ekleriyle oluşturul¬muş sözcük: Doğruluk (doğru-luk), kiracı (kira-cı), kırçıl ı.kır-çıl), üzüntülü (üzüntü-lü), görgü (gör¬gü), döşek (döşe-k), yırtmak (yırt-mak), eğitmen (eğit-men) vb.
TÜRETME. Ad ya da eylem kök ve gövdelerin¬den yapım ekleriyle yeni sözcükler oluşturma. Örne¬ğin: Gözlük (göz-lük), gözlükçü (gözlük-çü), gözlük¬çülük (gözlükçü-lük), gezi (gez-i), gezici (gezi-ci), gezgin (gez-gin), gezinti (gez-inti), vb.
TÜREV. Kök ya da gövdelerden yapım ekleriyle türe-tilmiş sözcük Duygu (duy-gu), tutum (tut-um), üzücü (üz-ücü), yeterli (yeter-li), demirci (demir-ci), büyüklük (büyük-lük), ölümcül (ölüm-cül) vb.
-U
ULAÇ. (Bağeylem). Hem bağlaç, hem de eylem görevli sözcük. Örneğin: Gelip, gelerek, gele, gele, gelirken, geldiği zaman, gelince vb.
ULAMA. Konuşmada sözcük sonundaki ünsüzlerin kendilerinden sonra gelen sözcüklerin başlarında-daki ünlülere bağlanarak söylenmesi. Örneğin Top-lumadına, İnsanolmak, adametmek, uzuniş, vb.
UNVAN SIFATI. Bk. San sıfatı.
UZUN HECE. İçinde uzun ünlü harf bulunan ece, Lâle, kâtip, rüzgâr, vb.
UZUN ÜNLÜ. Uzatılarak söylenen ya da süresi uzun olan ünlü harf : Hâlû, İlmî, âdet, vb.
-Ü
ÜÇ NOKTA. Noktalama imlerinden biri. Görevleri :
1 — Tümce bitmeden sözün maksatlı bir kesilişini göstermek için kullanılır. Örneğin:
— Anneniz rahatsızmış nasıl oldu?
— Onu bir hafta önce...
2— Bir takım bölümler, örnekler sayıldıktan sonra benzerlerinin de o hükme sokulacağını anlatmak için kullanılır. Örneğin: Sınıfta pek çok çalışkan öğrenci vardı; Hatice, Ahmet, Evren... 3—Heya-cancanh ve etkli bir tümceden ya da sözden sonra konur:. «Bugün savaş günü değil...*
ÜÇÜNCÜ KİŞÎ Kendisinden söz edilen kişi ya da kişiler. O, onlar vb.
ÜLEŞTİRME SAYI SIFATI. Varlıkların sayısını üleştirme (paylaştırma) yoluyla belirten sıfat: Birer oyuncak, ikişer lira, üçer top, yüzer zıpzıp vb.
ÜNLEM. Bir duyguyu anlatan ya da doğa sesle¬rini yansıtan sözcük: Ay, of, şırıl şırıl, vah vah, yaşa mırıl mırıl, şangır şungur, vb.
ÜNLEM İMİ. Noktalama imlerinden biri. şaşırma anma, heyacan buyruk, alay, sevinç vb. duyguları anlatan tümce ya da sözlerden sonra konur.: Aman ne tatlı çocuk bu!; Haydi, koş bakalım!;Eh, fena de¬ğil! vb.
ÜNLEM TÜMCESİ. Korkma, acıma, sevme, kızma, beğenme gibi duyguları anlatan tümce. Örneğin : Hayat hayat! Seviyorum seni!... Yazık,, seni kurtar¬mayan insana!...; Ey tatlı gece! Yıllarca devam et! vb.
ÜNLÜ. Ses yolunda bir engele uğramadan çıkan ve tek başına okunabilen ses (harf): a, e, ı, i, o, ö, u, ü, vb.
ÜNLÜ UYUMU. Türkçede; sözcüklerdeki ünlüle¬rin incelik, kalınlık ya da düzlük, yuvarlaklık bakı¬mından benzeşmesi kuralı. Bk. Büyük ünlü uyumu, Küçük ünlü uyumu.
ÜNSÜZ. Ses yolunda engele uğrayarak çıkan ve ünlülerle birleşmeden okunmayan ses (harf): b, c, s, f, g, m, n, p, r, ş, v, y, z vb.
ÜNSÜZ UYUMU. Türkçede; sert ünsüzle biten bir sözcüğe c, d, g ünsüzleriyle başlayan bir ek gelince ekin başında ikünsüzün sertleşmesi kuralı. Örneğin: Atdan (attan), ekmekçi (ekmekçi), yapdırmak (yap¬tırmak) , alışgın (alışkın) vb-
ÜSTÜNLÜK DERECESİ. En pek belirteçleriyle sı¬fatların ya da başka belirteçlerin anlam bakımından iyice güçlendirilmesi: En tatlı iş, pek güzel ev, vb.
ÜSTÜSTE İKİ NOKTA / (Açıklama noktası).
Noktalama imlerinden biri. Görevleri : 1 — Açıkla¬ma gerektiren sözün ya da tümcenin sonuna konur. Örneğin: Çok sevdiğim çorbalar şunlardır. Tarhana, İşkembe, Domates ve balık çorbası. 2 — Yazıda tır¬nak içinde gösterilecek sözden önce konur. Örneğin: Balık demiş ki: «Etimi yiyen doymasın, avımı yapan gülmesin.» r- — Yazıda karşılıklı konuşmaların baş¬layacağını bildiren sözlerden sonra konur. Örneğin:
Genç mühendis, biraz ötedeki çobana:
— Yaklaşsana dedi. Sen nerelisin?
Çoban.
— Buralıyım.
-V
VİRGÜL. Noktalama imlerinden biri. Görevleri: l— Tümcede birbiri ardınca sıralanan adlar, sıfatlar adıllar, tamlamalar, eylemler vb. arasına konur: Okulumu, öğretmenlerimi, arkadaşlarımı seviyorum; Bu dalgalar, bu ovalar, bu topraklar bizimdir; Her canlı doğar, büyür, ölür, vb. 2 — Mektuplarda hitap sözlerinden sonra konur: Sevgili Anacığım. Değerli Kar¬deşim. Arkadaşım Orhan, vb. 3 — Tümcede kişi ve işa¬ret adıllarından sonra konur: O, şimdi geldi. vb.
VURGU Sözcükte hecelerden birinin daha baskılı söylenmesi: Baba, arkadaşım, çiçekler, Ankara vb. Tek heceli sözcüklerde vurgu aranmaz. Ekler, sözcük sonlarındaki vurguyu genellikle kendi üzerlerine çekerler
VURGULU HECE. Sözcüklerde baskılı söylenen hece: Baba, çiçekler, Ankara vb.
VURGUSUZ HECE. Sözcüklerde bask.-h söylenmeyen hece: Baba, çiçekler, Ankara vb.
-Y
YABANCI SÖZCÜK. Bir dilin kendi kökünden
gelmeyen o dile başka bir dilden gelen sözcük Örneğin; Türkçedeki mektep, muallim, vatan, vazife, netice, nazik, ilim sözcükleri gibi.
YAKLAŞMA EYLEMİ. Yakınlık kavramı bildiren eyıem Eylem kök ya da gövdelerine e, a ünlülerinden sonra yazmak eylemi eklenerek yapılır. Örneğin: Düşeyazmak (düş-e-yazmak), öleyazrnak (öl-e-yaz-mak), bayılayazmak (bayıl-a-yazmak), vb.
YALIN AD. (Basit isim) Türemiş ya da bileşik ol-mıayan, kök durumunda bulunan ad: Ev, kol, ağaç, göz, yer, dağ taş, su vb.
YALIN BELİRTEÇ (Basit zarf). Türemiş ya da bileşik olmayan belirteç: çok, pek, en, vb.
YALINDURUM. Ad soylu sözcüklerin -e, -de,
YALIN DURUM. Ad soylu sözcüklerin -e, -de, -dön, -i durum takısı almamış biçimi: istanbul, Ata¬türk siz, ev, akarsu, kalem, düşünce, vb.
YALIN EYLEM. (Basit fiil). Türemiş ya da bileşik olmayan, kök durumuda bulunan eylemi Gel, iç, ver, bil, oku vb.
YALIN SÖZCÜK. (Basit kelime). Türemiş ya da bileşik olmayan sözcük, örneğin: ne, kaç, ip, ve, sev, o, ben, yüz, el, kol, su, vb.
YALIN TÜMCE (Basit cümle). Bir tek yüklemle kurukm ve giderek bir tek yargı bildiren tümce, örne¬ğin: Çocuklar sokakta oynuyorlar-, Annem İstanbul'a gitti; Size yarın uğrarız; O, Ankara'da öğretmenmiş vb
YALIN ZAMANLI EYLEM. İçinde tek zaman eki bulunan eylem: Okudum (oku-du-m), gelmişler (gel--miş-ler).özlese (özle-se), gelecek (gel-ecek), vb.
YAN TÜMCECİK. Bileşik tümcede; eylemsilerle kurulan, kesin yargı bildirmeyen ve temel tümceciği sonuca hazırlayan tümcecik. Örneğin: Bundan tek za rar gören /şiir sanatıdır: Okullar, bağımsızlık tehlike ye düştüğünde/onu kurtarmak için/gidilecek en doğru yolu/belletir vb.
YANSIMA. Doğa seslerini yansılama (taklit) yoluyla veren sözcük: Takır takır, gürül gürül, çisil çisil, çat çat vb.
YAPIM EKİ. Sözcük kök ya da gövdelerine getirilerek yeni sözcükler oluşturan ek. Örneğin ~ci (demir¬ci), -cil (ev-cil), -ce (kesme-ce), -gi (sil-gi), -iş (görün -üş vb.
YAPMA DİL. Türlü nedenlerle, anlaşma sağlamak için özel sözcüklerden ya da simgelerden oluşan dil. Esperanto gibi.
YARDIMCI EYLEM. Ad soyu sözcüklerle birlikte kullanılarak tümce kuran etmek, olmak, kılmak gibi eylemler. Örneğin: Adam etmek, insan olmak, namaz kılmak vb.
YAŞAYAN DİL. Belli bir insan topluluğu tarafından yazı ve konuşma aracı olarak kullanılan dil : Türkçe, İngilizce, Fransızca, vb.
YAZI. Düşünce, duygu ve isteklerin işaretlerle saptanması.
YAZI DİLİ. Bir ülkede, konuşulan ağızlardan biri nin yazışmalar için kabul edilmiş biçimi. İstanbul ağ' zı, ülkemizde yazı dilimize esas alınmıştır.
YAZIM (İmlâ). Bir dilin belli kurallarla yazıya geçirilmesi.
YENİ SÖZCÜK. Başka bir sözcükten örnekseme yoluyla yapılan; üzerinden zaman geçmemiş kullanımı sınırlı olan sözcük: yoksul gibi varsıl; vergi gibi dergi vb.
YER BELİRTECİ. Eylemlerin, eylemsilerin anlamını yer bakımından etkileyen belirteç: Yukarı çıkmak; Aşağı inmek, İçeri buyur; Dîşarıya çıkıyoruz vb.
YETERLİK EYLEMİ. Gücü yetme ve başarma kav¬ramı veren eylem. Eylem kök ya da gövdelerine e, a ile birUkte bilmek eylemi eklenerek yapılır. Örneğin: Gelebilmek (gel-e-bilmek), kazanabilmek (kazan-a-bilmek, okuyabilmek (oku-y-a-bilmek), geçebilmek (geç-e-bilmek) vb.
YÖNELMELİ TÜMLEÇ. Tümcede, eylemin neye, noreye kime yöneldiğini gösteren dolaylı tümleç. Bu¬na, .-oii tümleç» de denir. Örneğin: Orhan uçağa bin miKll. Ablam, izmir'e gidiyor; Ağabeyim, bize elma şe-kori almış. vb.
YUMUŞAMA. Süreksiz ünsüzle biten sözcüklere ünlüyle başlayan bir takı geldiğinde, sözcüğün sonundaki süreksiz ünsüzün sürekli oluşu, örneğ'n Bardak-ı (bardağı), ciip-o (dıbo), borç-a (borca), yurt-u (yur-du) vb.
YUVARLAK ÜNLÜ. Dudakların yuvarlaklaşma-sıyla oiuşan ünlü harf : o, ö, u. ü, gibi.
YÜKLEM. Eylem çekimine giren sözcüklerin tümcedeki görev adı. Yüklem, tümceyi kuran öğedir. Çekimli eylemler, ekeylemle çekimlenmiş ad soylu söz¬cükler, tamlama ve sözcük öbekleri tümcede yüklem görevine girerler. Örneğin: Ali sınavı kazandı, Evrim oynamaya gitti!; O, akıllıdır; Türkiye'nin başkenti Ankara'dır: Ağlayan, benim kardeşimmiş. vb.
-Z
ZAMAN. Eylemlerin belirttikleri gelecek zaman, şimdiki zaman, geçmiş zaman, geniş zaman kavramı. Örneğin: Geleceğim, geliyor, geldi, gelmiş, gelir, vb.
ZAMAN BELİRTECİ. Eylemlerin, eylemsilerin an¬lamını zaman bakımından etkileyen belirteç : Şimdi geldi; Dün gördüm-, Bugün gitti; Hemen döner; Daha uyusun vb.
ZAMAN EKİ. Eylemlere zaman kavramı veren ek: (ecek (gel-ecek), -iyor (geHyor-um), -di (gel-di-k), -miş (gel-miş-iz), -ir (gel-ir-ler) vb.
ZAMİR. Bk. Adıl. ZARF Bk. Belirteç.
ZİNCİRLEME AD TAMLAMASI. Tamlayanı ya da tamlananı yahut her ikisi de birer ad tamlaması olan tamlama. Örneğin: Ahmet'in kitabının kabı, evin ko¬nuk odası, öğretmenin gözlüğünün camının numarası vb. Zircirleme ad tamlaması en az üç addan oluşur. Kullanımı sınırlıdır. Uzun olanları söyenişçe zor ve sevimsizdir.