S O Y L U E D E B İ Y A T

parça

 

                                                       PARÇA

Parça parça diye bağırıyor,tükrük ve çürümüş meni karışımı kesif kokulu salonun karanlığının içinden gelen sesler,kirli beyaz perdeden yansıyan renkli ışıklar siyah derinliğin içindeki yüzlerde loş ipiltilerle oynaşıyor;büyüklüklerin,kısa uzun ölçümlemelerin teorik uzamlarında... gergin ,kasılmış yüzlerde  sağı solu kısa anlarla dikizleyen gözler bazen birbirine değiyor sonra aniden ve tereddütle ayrılıyor ;avuçlarda tükürükler kurumadan med cezir gelgitlerde yarışmaya tutuşanların iddaalı sözleri duyuluyor :

-Senin ki kaç oldu oğlum?
-Üç

-hadi lan ordan!

Öbür taraftaki tarafsız arkadaş dalıyor olayın içerisine

-ben gördüm oğlum üç oldu
dört
beş
altı
yedi
kırk yaşlarında bir adam müdahil oluyor:
-alın götürün şunu lan ölecek bu manyak!
Teşrifatçının gelip gelmediği kontrol ediliyor,perdede Zerrin Egeliler’in tepeciklerinde oynanmaya hazır bilyelerine değen Aydemir Akbaş dudakları,sonra ovalara inen bir  orman ağacı,-görüntülerde atlamalar oluyor,belli ki yapıştırmalar var film şeridinde-dağların arasında,eflatun ağızlı bir mağaraya girip çıkıyor,girip çıkıyor…kesik başından kauçuk gözyaşını akıtıyor gövdesine,sarsılan bedenler inlemelerle devriliyor…salonda senkronize koltuk gıcırtılarının sesine şapırtıların sesi eşlik ediyor,görsel zaman avcısı teşrifatçı birden beliriyor koltuk arası geçitlerde elinde metal el feneriyle,kasıklarında kösnül ateşler yanan yanardağ patlamalarına tutuyor ışığını, sigaradan küflenmiş sarısını ödünç aldığı üç dişi seyrelmiş ağzından boğuk bir sesle homurdanıyor:
-çekmeyin oğlum,çekmeyin lan!

öksürmeler,küfürler uçuşuyor havada,öne eğilenler kasılanlar,bir eliyle tişortunu önlerine siper edenler…kendini tutamayıp ön koltuktakinin ensesinde beyaz lekeler bırakanlar;ellerine bulaşan tutku sıvılarını sürdükleri kadifemsi koltukların kayışlaşmış,çatlamaya yüz tutmuş kılıfları…
Birden elektrikler açılıyor,salona hışımla polisler giriyor,perdede filmsiz grileşmiş bir duvar ve fonda Orhan Ayhan maç anlatıyor,herkes tedirgin,elleri kasıklarında,kendini sıkan,yahut rahatlamış ağrılı bir sıkılganlıkla polise bakmaktan utanan…polislerden en önde olan sert bir sesle bağırıyor:
-burada açık saçık film oynatıyorlar mı ulan?
başlar öne eğik, gözler yere bakıyor,kısık sesle yok demeler…
-doğru söyleyin ulan!
-yok abi Cüneyt Arkın’ın malkaçoğlu…
-hııı demek öyle malkaçoğlu haaa!
Polis ekibiyle çıkıyor salondan,çıkarken hafif bir tebessümle geriye dönüyor, yukarıya bakıyor elini yukarı kaldırıp makinist odasına bakarak
-parçaaa diye bağırıyor
 
 
 
ışıklar sönüyor,herkes kaldığı yerden….
  
 
 
   
 
 

bugün 86 ziyaretçi (106 klik) burdaydı!
geri git ileri git hakkımda


online
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol