S O Y L U E D E B İ Y A T
forumlar(şiir,roman,resim,müzik,sin)
=> Daha kayıt olmadın mı?burada önemli olan sizin düşüncelerinizdir;kayıt olmadan düşüncelerinizi yazamazsınız...
Burdasın: forumlar(şiir,roman,resim,müzik,sin) => şiir üzerine => İMGE |
|
edipsoylu (şimdiye kadar 6 posta) |
"düşünmek ve düşündüğünü söylemek bir dünya yaratmaktir"der albert camus,bunu insanlara aktarmanin en kolay yöntemlerinden biriside sanattir.anlatim, düşüncenin bittigi yerde başlar ve seçim size kalmıştır.Şiir ise bu yÖntemlerin belkide en zor ve mucizevi şeklidir. Şiirde iki Öğe ön plandadır.dil ve imge. imge şiir için özdür.İster soyuttan somuta ,ister somuttan soyuta a) Somuttan somuta: Betimleyici imgedir. Örneğin: Saçlarında bir gece karanlığı b) Somuttan soyuta: Soyut düzlemden alınan duyguları, düşünceleri somutlaştırarak iletişime sokan güçlü imgelerdir. Örneğin: Uyursun bir zaman tanımıyla c) Soyuttan somuta: Zor bir imgedir ama olağanüstü güçlü bir tekniktir. Örneğin: Bir bellek yitimiyse ayak izin imgenin şiirdeki etkisi fotoğraf makinesinin deklanşörüne bastığınızda karşınızda duran gerçekliğin bir filme düşmesi benzeridir. film ,film haliyle bir şey ifade etmez.karanlik odadan geçmesi yıkanması gerekir.ham olarak size ulasmaz.İmgeninde siirdeki görüntüsü aslinda böyledir.(sahsi fikrimdir )imge ile şair size bir gerçekliği işaret eder ama gerçekligin kendisini vermez sizin bulmaniz gerekir.Günümüzde şiire şiir denebilmesi için imge taşıması zorunluluktur.Şairlerin ortak fikri şiirin tek imgesi olması yahutta kullanılan tüm imgelerin bir bütünlük taşıyıp bir imge özelliği göstermesi yönündedir.İmge sayısı birden çok olunca simge olur. Bir diğer ortak payda da her kullanılan imgenin ilk olma durumudur.Daha önce kullanılmış imgeler artik heyecan uyandırmaz. yönetmen david lynch filmlerine aşina olanlar varsa bilirler tamamen sizin algınıza göre anlam kazanir tema ,şiirde de benzer bir durum söz konusudur özellikle imge yoğunluklu şiirde.. şiiri anlamak zorunda değilsinizdir.Şiiri anlamlandirabiliriniz kanımca dogru olanda budur. beni cok düşündüren bir atilla ilhan dizesini size sunabilirim örnekleme için "mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan" bu dizeyi nasıl yorumlayacagınız tamamen sizin insiyatifinizdedir. Madem dize üzerine konuşuyoruz bence bu dizede şair(şairler hiç sevmez bu kelimeyi) ayrılık anının ardindan yaşadığı kendi içindeki fırtınayı ,çelişkiyi sembolize ediyordur ya da onlarca değişik açıklama içerebilir sadece bir dize...şiirdeki soyutluğun ulaştığı dildir imge.. bir şairin dediği gibi imge kulakla görülür .... İmge ile ilgili tartışmalar türk şiirine ikinci yeni sonrasi girmiştir.Öncesinde revacta olan birinci yeni ya da diger adıyla garip akımı sokağı ve günlük yaşamı sade ve günlük hayatta konuşulan haliyle vermistir.tek seslidir. Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlıyamam (orhan veli) İkinci yeni ile birlikte şiirde imgenin üstlendiği rol ön plana çıkarak şiiri gözle değil usla anlamamızı sağlayarak şiirde çok sesliliği simgeleyen noktaya ulaşmıştır. Son olarak bir tespit ..imge ve benzetmek farkli şeylerdir.İmge daha çok çağrışıma yakındır benzetmeye değil.."gibi" sözcügü imge kullanan bir şair için bitiş noktasidir... albert camusla baslamıştık onunla bitirelim "sanatçı kendi hesabına yeniden kurar dünyayı" yani gerçeği değil, onun değişebileceğini söyler. (alıntı emek ve paylaşım sibel EYLÜL | |||
edipsoylu (şimdiye kadar 6 posta) |
AHMET OKTAY ŞİİR: 'DİLİN İÇİNDEKİ YABANCI DİL' Şiirin iç çekişinde ya da haykırışında duyduğumuz, varlığın ve varoluşun sesidir. Eğer şiir, en derin metafizik kaygıları olduğu kadar, en güncel politik istekleri de dile getirebiliyorsa, bu; hem toplumsal etkinliğimize hem de tinsel beklentilerimize ait oluşundandır. Şiiri bir biçim sanatı olarak tasarlamak ya da tanımlamak, onu bir içerik sanatı olarak da tanımlamaktır. Biçimi olmayan hiçbir öz ve vice versa; özü olmayan biçim yoktur. Sadece ilişkiler ve karşıtlıklar vardır şiirde. Evet'le hayır arasında diyalektik bir gidiş geliş, Şiir budur. Şiirsel imge, tam da Hegelci/Marksçı anlamda, karşıtların birliği ve çözülüşüdür. Tam da bu yüzden, şiirden hem her şey, yani tinsel ve toplumsal yaşamımızın olumlu ve olumsuz ögeleriyle dolmuş bütünlüklü görünümünü dillendirmesini hem de hiçbir şey olmamasını, yani göndergesiz bir söylem kurmasını bekleriz. Ama son kertede şiir, Pindaros'tan bu yana, toplumsala gömülüdür (socially embedded) ve toplumsal olarak düzenlenmiştir (socially regulated) . Şiir, belirsizlikle doludur. Şair, başladığı bir şiir hakkında bir ön düşünceye sahip olsa bile, şiirinin bütününün ne olacağını bilmez. Şiir, bir yerde bilinçdışı ile bağlantılıdır. İrish Murdoch, şiirin 'doymak bilmez her yerde oluşundan' söz eder. Evet, her yerdedir şiir. Şiirsel dil, sınırları iyice belirgin bir şey'in ya da bir duyumun, betimi değil, bir haline geliş'in dilidir. Deleuze/Guattari ikilisinin sözleriyle, şiir 'dilin içindeki yabancı dildir' Şiir, en uzlaşmacı göründüğü noktada bile, yabanıl ve hayırlayıcı olmayı başarır. Verili gerçekle yetinmeyiş, şairin başkaldırıcı gücünün besleyici toprağıdır. Şiirin düzeni, son kertede bir düzensizliği ima eder. Küresel kapitalizm imgeler alanını, yani sanatsal alanı da sömürgeleştirmiş bulunuyor. Ama şiiri halâ sömürgeleştiremedi ve Pazar Ekonomisi'ne eklemleyemedi. Magazinel edebiyat basını, şiiri halâ manşet yapamıyor ve ayağa düşüremiyor. Nietzsche 'çekiçle felsefe yapmaktan' söz etmişti. Şair, halâ çekiçle yazabiliyor. şiir akademisi sayfalarından alıdı EMEK VERİP PAYLAŞAN sibel EYLÜL |
Bütün konular: 9
Bütün postalar: 13
Bütün kullanıcılar: 29
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse