S O Y L U E D E B İ Y A T
istanbul
istanbul
istanbul’u gezdim yokluğunda dün akşam:
eminönü, kadıköy vapur sefası doyamadığım;
denizde ki martılar yalnızlığımı kovaladı utanmadan;
hırçın köpükler sana benziyordu:birden kabardı,sonra sönüp gitti ansızın;
istanbul’da istanbul’u kaybettim ansızın
avuçlarım ıslaktı,
gözlerim: lodos vurgunu yeşil hüzün;
dudaklarımda sensizliğin acı tebessümü oynaşıyordu;
sessizliğime karışırken mavnaların canhıraş çığlıkları
istanbul’u gezdim yokluğunda dün akşam:
arka sokakların kendi halinde orospuluğu yalayıp geçiyor yüzümün masumiyetini ılık bir rüzgâr gibi,
kumkapıdan üçüncü derece assolistlerin acılı inlemeleri sızıyor kulağıma;
duvarlar dayanacak sarhoş arıyorlar,
kaldırımlar düşürecek adam şakacıktan;
kumkapıyı gezdim yokluğunda dün akşam,
balık mezesinde, hüznün rakı kokusuyla sevişti ayrılığımız
ve dilsiz bir zamanın sarkacında savruldu ömrümüz yılların talan ettiği
istanbul’u gezdim yokluğunda dün akşam:
istiklâl caddesinde temizdi her yer niçin?
ve loş ahesteliği vitrinlerin;
tinerci çocukların kahreden salınışları kaldırımsız
sokaklarda
tiyatrolar
-ki on yıl önce birlikte gitmiştik arkadaşlarla sen ve ben-oradalar hâlâ
sinemalar kapalı gişe
ve adsızlığı geziyor vurdum duymazlığın bilcümle
istanbul’u gezdim yokluğunda dün akşam:
sensiz yalnızlıkların toplamını alıyorum gözlerinin renginde kadıköy iskelesinde;
nasıl bir kahverengi çıkıyor karşıma,
nasıl nabız atışlarımın ritminde söyleniyor akşamcıların şarkıları bir bilsen;
bir bilsen, herkes kendi ölümüne ağlıyor,
bense,
hasatsız kalmış gözlerin hüznüyüm ,bulutsuzluklara değiyor başım
yüreğimde ağır sancıdır ayrılığı bitmemişliğin
1990 çorlu/2000kırşehir
coşkun edip soykan