S O Y L U E D E B İ Y A T
soğuk dar bir plastiğin sığ derinliği
Soğuk dar bir plastiğin sığ derinliği
Derme çatma evlerin yanyana bindirildiği,boyaları dökülmüş, bakımsız duvarlarda yılların yorgunluğunu üzerlerinde taşıyan,rutubetli bakışlarıyla zevk alıcısı müşterilerini karşılayan,sıradışı gizemlere kapılarını açan bir mahalle;nizamiye kapısında kimlik kontrolleri yapan görevliler ve yaşını büyük göstermeye çalışan bıyıkları çıkmamış yeni yetmeler;seyirlik bedenlerini cüretkarca sunan ve ilişkiye davet çıkaran cinsel zevk satıcısı kadınlar,kaç tür aç bakışları bedenlerinde istemeselerde konuk eden,görsel tecavüzlerde iş çağrıcılığı yapan kadınlar...
ruhlarında fahişeliği reddetme cesaretini gösterebilenler,ruhları fahişeleşenler,diri bedenlerini gururla sergileyen genç kadınlar,tecrübeli bedenleri yıpranmış, sarkık göğüslü,kilolu kadınlar...
tecrübeli orta yaş ve üzerinde olanlar, gençlerin elinden müşteri araklamaya çalışıyor,camın dışından bakanlar damızlık inek seçer gibi süzüyorlar ilişkiye girmek istedikleri kadınları, çoğunun parası yok, seyretmeye gelmişler,her evin önünde canlı,çıplak şehvet uyandıran cinsel çağrıcıların bedenlerini ve mimiklerini,vücut dillerini en ince ayrıntısına kadar seyrediyorlar ve oldukça yetkin tahrik etmelerle geçen,gözgöze gelmelerde işaretlerin birbirini kestiği oynaşmalar,kadın bacaklarının arasına elini sokup okşuyor,camın dışındaki yüzlerde güdüsel gerilmeler,iç geçirmeler, bir kaç kapı önü cam seyirliği daha yapıp,tuvalet bölümüne geçmeye çalışan cinsel arzu haddesini doldurmaya çalışan bedavacılar her bir görüntüyü,hareketi,istekli davranışı beyinlerine nakş ediyorlar,sonra...
bir genç bütün bu olanlardan utanıyor,yüzü kızarıyor ve hızla kaçarak oradan uzaklaşıyor…genç adam sarışın olanda karar kılıyor; henüz bir zevk alıcısına bedeninden vereceklerini vermiş,yüzünde mutsuz ve sinirli bir ifadeyle aşağıya inip, sigarasını yakan genç kadına takılıyor gözü,tıpkı filmlerde seyrettiklerine benziyor,yanında tecrübeli olan arkadaşı o olmaz demeye getiriyor kaş göz hareketleriyle, tam o sırada genç kadınla ilişkiye giren delikanlı dışarı çıkıyor, hemen soruyor genç adam :
-muamelesi nasıl?
Çıkan genç yüzünden memnuniyetsizliğini belirten mimiklerle:eşşekten farkı yok diyor; yanındaki tecrübeli arkadaşı Hasan’a dönüp:
-sana söyledim gençler iyi muamele yapmazlar,burunları kalkık olur onların, gel orta yaşlıya gir, mesela bak şu güzelmişte diye esmer cılız bir kadını işaret ediyor;kimbilir o bedende hangi yükleri ağırladı,hangi mutsuzlukların sızısını aldı içine,yok diyor Hasan ben o sarışına gireceğim;bakarken bile utanıyor aslında,çocukken girdiği evcilik ilişkileri dışında kadın bedenini tanımıyor bile,sadece filmlerde gördüğü bu bedenle ne yapacağını dahi bilmiyor,çocukken güdülerin gösterdiği yoldan gitmiş ve oldukça güzel anlarda yaşamıştır,hatta bir keresinde gerçek bir birleşme zannettiği,-ki belki de öyleydi- bir anda içinden birşeylerin akacağını fark etmiş ve çişinin geldiğini zannederek kendisini kız arkadaşının içinden çekmiş ve dışarıya…
ama şimdi durum böyle değildir ne yapacaktır; güdüler yoktur burada, milli olmak denilen, askerden önce yapması gereken bir nevi erkekliğini kanıtlama seromonisi (kutsal töreni)yapılıyordur, bu onu oldukça rahatsız ediyor,tecrübeli olanlar; önce tuvalete bi uğra ondan sonra git kadının yanına yoksa erken….demişlerdi o da bunu yapmıştı.Şimdi gerçekle yüzleşiyor artık; içeriye giriyor,genç kadına; kaç numara diye soruyor, tecrübeliler bunuda öğretmişlerdi ona ,genç kadın: dört numara, çık ,soyun geliyorum diyor,Hasan vücudundaki bütün enerjisinin yok olduğunu farkediyor,merdivenleri çıkarken ayakları titriyor,kalp atışlarında ritimsiz çarpıntılar…odaya geçiyor, içeriyi süzüyor,karşısında dar bir pencere ve gül basmalı bir perde yarı açık;ileride,sağ köşede, tek kişilik bir yatak,yatağın tam ayak uçlarının biraz çapraz sağında karşı duvarda büyükçe bir ayna ,bir teyp küçük bir sehbanın üzerinde, yatağın hemen başucunda çekmeceli bir mobilya ve üzerinde kağıt peçeteler ve kolonya…
Hasan soyunmuş halde bekliyor,bir iç çamaşırı bir de ayaklarında beyaz çorapları var,genç kadın içeriye giriyor ve teybin düğmesine basıyor, biraz disco müziğini andıran bir müzik cılız bir tonda odanın ruhsuz duvarlarına sızıyor,genç kadın,Hasan’a :gel kocacığım,hayatım dans edelim diyor ve üzerindeki tisortunu çıkarıyor,normalden biraz büyük ve güneş görmemiş beyaz gögüslerini sallayarak dansa başlıyor,sarı uzun saçlarını etrafa savuruyor…
Hasan, gerçek kadın vücudunu karşısında görüyor, kadın altındaki giysisini de çıkarıyor siyah bir iç çamaşırı var sade…Hasan, bir an olayın akışına bırakıyor kendini ve neyi yaşadığını niye yaşadığını anlayamıyor,sonra irkiliyor birden,ruhunu tanımadığı bu kadın da kim?neden soyunmuş dans ediyor?tutkulu, yakıcı hiç aşk arzusu uyandırmayan bu kadın,neden? Neden buradayım ne arıyorum ?Hasan bu soruyla meşgul olurken kadın: çoraplarını çıkar hayatım diyor -sıkılma külotunuda çıkar gel yatağa…kadın külotunu çıkarıp yatağa yatıyor,gel hayatım…
Hasan, kadının tüylü kasıklarına bakmaya çekiniyor,o bir gerçek mi ?,film mi? şimdi ne olacak? neden buradayım? ne yapacağım? hiç bir şey hissetmiyor korkudan ve utançtan başka; hiçkimsenin karşısında soyunmamıştır o güne kadar, ruhu daralmaya başlıyor ve külotunu çıkarıp kadının üzerine uzanıyor,soğuk bir ten dokunuyor tenine, hiç bir arzu ve aşk tutkusu yok…sevgiyle örülmüş istek yok...Hasan dudaklarını kadının dudaklarına götürüyor ve öpüşmeye başlıyor,kadın karşılık vermiyor ve uyarıyor: dil yok dil yok dilini …Hasan böyle öpüşülmez mi?diyor kadın dilini çek diye tekrar uyarıyor…bu bir ilişkiyi aşıyor, mücadeleye dönüşüyor,Hasan, biraz daha aşağılara, boyun kısmına, oradan filmlerde gördüğü o güzel tepeciklere,öperek ulaşıyor,her öpüşünde beyaz soğuk bir etin tuzlu tadı geliyor ağzına ruhların ateşiyle yanan sevgi,aşk ve arzu ile dokunuşların birbirinde eridiği tenler,duygular yok; ne oluyordu? neden tutku hissetmiyordu?halbuki hoşlandığı kızı gördüğünde nasılda kalp atışları hızlanıyor,eli ayağı titriyor,içi ateşlerle doluyordu,hatta kafede yanyana otururken elini tuttuğunda,bedenleri birbirine sarıldığında, onun kokusunu hissettiğinde, içindeki sızılı yangının,ruhunu sarsan bu çırpınışların,mutluluktan atomlarına ayıracak kadar güçlü iççekimin adı neydi,kasıklarında oynaşan sıcak kıpırdanışların adı neydi? peki burada olan neydi?...
Kasığı kadının soğuk kasıklarına dayalı…tekrar dudaklarına yöneliyor ,yine dilini... aniden,orada hiç beklemediği bir şeyle karşılaşıyor,kadın Hasan’ın dudağını iki kez sert bir şekilde ısırıyor,dilini kullanma diyor; halbuki, kız arkadaşı, aşkına karşılık verdiğinde dudaklarına kondurduğu o öpücüğün hazzı...
kadın,bir an önce işini bitirmek istiyor, Hasan’ın tutku çubuğunu eline alıyor…Hasan hiçbirşeye karışmıyor...gerekli olgunluğa erişen çubuğu eliyle yuvanın ağzına yerleştiriyor kadın…Hasan, soğuk ve dar bir plastiğin sığ derinliğinin içinde buluyor kendini…
kadın ağzında sakız cak cuk...Hasan görevini yapıyor ama içinden birşeyleri öldürerek...kadın peçete ve kolonya...
Hasan ,ruhunun derinliklerinde kara bir leke ile çıkıyor dışarıya; soruyorlar :muamelesi nasıl?hiç birşey söyleyemiyor...anın ölümü gerçekleşiyor beyninde o artık orada değil,zamanın sarkacında lekesini taşıyor gittiği her yere....
mayıs 2009 kırşehir