Küçük kitapçı dükkanının karşısındaki kaldırımda duruyordu.Sonbahar geldiğinde üstündeki yeşil giysiden yavaş yavaş sarıya dönen bir hüzünle ayrılıyordu.Rüzgâr kuvvetlice estiğinde yapraklarını dallarından hiç acımadan söküp alıyor, çıplak ve korumasız bırakıyordu.Yaşlı bir adamın cılız sakalları gibi yere sarkan ince, kuruyan dallarına artık kuşlar bile konmuyordu.Ona bakan insanlar kurumuş,cansız,soluk renginde ölümün ürpertici, kasvetli yüzünü görüyorlardı.Ağacın dallarından rüzgarın uğultusuna karışan cılız bir inleyiş duyuluyor:
Kar yağsın,
Kar yağsın ve örtsün yalnız çıplaklığımı!
Gecenin geç saatlerinde doğa lapa lapa kar yağdırıyor,sokak lambalarının hüzünlü tebessümüyle aydınlattığı boş caddelere bir tüy gibi iniyor, ışıklara kapılan kelebekler gibi dans ediyor ve bütün doğayı bezeyerek örtüyorlar…
Ağaç üzerine konan her taneyi sevinçle karşılıyor,onları yere düşmesinler diye sıkıca tutuyor…
Sabah dükkanlarını erken açanlar ağacı gördüklerinde pamuk şekerlerine benzeyen bu güzelliğin karşısında büyüleniyorlar,o cılız,ölümü çağrıştıran ağaç gitmiş,beyaz gülücüklerle etrafını neşelendiren yumuşak bir ruhun dingiliğinde sevginin ve şefkatin sarıcılığını hissettiren bir ağaç gelivermişti.insanlar ona baktıklarında bu güzelliği seyrederken kendilerinde bu duyguları uyandırdığı için ağaca hayran gözlerle bakıyorlar, yanaşıp dallarını seviyorlardı…
Rüzgarsız bir akşam,sokak lambalarından süzülen ışıklar ağacın gövdesini kaplayan beyazlığa değiyor, pembe bir gülümseyişi andıran ışıl ışıl bir yumağa dönüştürüyor ağacı,iki sevgili yaklaşıyor ağaca doğru genç kız sevgilisinin kollarından sıyrılıyor ve ağacın dallarındaki karı sevgiyle,yavaşça avuçlarında topluyor ve şakacıktan sevgilisinin yüzüne atıyor ,dallarını incitmeden sallıyor ve sevgilisinin üzerine kar yağdırıyor, sonra sevgilisini karların için itiyor biraz oyundan sonra öpüşerek uzaklaşıyorlar…ağaç mutluluk verdiği için mutlu oluyor ne güzel diyor insanları mutlu etmek ne hoş bir duygu…
havalar ısınıyor, mart ayının sonları yaklaşıyordu güneş bulutların arasından sıcak yüzünü gösteriyordu, ağaç huzursuz oluyor;yeryüzüne gönderdiği ısısıyla doğaya canlılık katmak için çırpınan güneşin çabasından hiçte memnun olmuyor,ağacın dallarına öbeklenmiş kar,yüzüne doğa annenin sıcağı değdiği için bebek gibi seviniyor,oysa ağaç gittikçe kaygılanıyordu kar eriyip giderse yine kuru dallarımla çırılçıplak kalacağım ve insanlar bana baktıklarında mutluluk veren çiçeklerimi görmeyecekler,ve gelip yapraklı dallarımı sevmeyecekler,yine cansız ,neşesiz görüneceğim ölümü hatırlatacağım…
nisan ayının ortalarına doğru güneş iyice ısıtmaya başlamıştı doğayı,ağacın üzerindeki kar yavaş yavaş erimeye başlıyor,toprağa ulaşmak için can atıyor,su olup akmak ,çatlayan damarlarına hayat vermek istiyordu,önce dalların uç kısımları görünmeye başlıyor,ağacın gözyaşları ılık ılık dallarının yüzeyinden kayıyor,en ince ve uç yerinden sallanıp düşmemek için tutunuyor ama bunu bir türlü başaramıyor,kaldırıma düşen her su tanesi ağacı yaralıyor,acı veriyor,bir hafta boyunca ağaç güneşe çıkmaması için yalvarıyor ama güneş her zamanki güleç yüzüyle sarı sıcaklığını yeryüzüne gönderiyor ve bundan haz alıyordu,ot ve çiçek tohumları açmak yaşama gülümsemek için bu suyu bekliyor,güneş doğaya hayat verdiği için gülümsüyordu.sıcaklar başlamış ,eriyen kar suları toprağa sızmış etrafı ince yeşil bir örtü kaplamaya başlamıştı.kuşlar cıvıl cıvıl ötüyor ve doğanın bu sancılı doğumuna şarkılarıyla eşlik ediyorlardı;arılar,karıncalar çalışmaya başlamışlardı.ağaç dışarıda olup bitenle pek iligilenmiyordu;kuşlar dallarına konup şarkılar söylediler ama o konuşmuyordu .içine kapanmış “bu hep böyle sürecek artık karda yağmaz ve insanlar bana baktıklarında ne güzel ağaç,ne hoş bir görüntüsü var, insana mutluluk veriyor demeyecekler” diye için için ağlıyordu;üç gün sonra dükkanlarını erken açanlar ağaca baktıklarında dallarının uç kısımlarında yeşil minik kabartılar gördüler.kar suları toprağa sızmış,ağacın gereksindiği besinleri köklerine taşımışlardı, ağacın akıttığı gözyaşları kendini besleyen bir pınar olmuş ve kendini yeniden yaratmıştı,ağaç hala farkında değildi bu olanların,sonraki hafta erkenci esnaflar dükkanları açmaya geldiklerinde gözlerine inanamadılar ağaç o kadar güzel çiçek açmıştı ki beyaz ve pembenin yeşil ile oynaştığı bir gülüş gibiydi.kuşlar dallarının arasında şarkılar söyleyip seviştiler,etraftan geçenlerin yüzleri, gülüyor ve mutluluk dolu gözlerle ağaca bakıyor ve ne güzel ağaç ,insana yaşama sevinci veriyor diyerek geliyor dallarını çiçeklerini seviyorlar…
akşam şehrin üzerine rengini vermeye başlıyor,birbirine sarılmış iki sevgili kaldırımda yürüyor delikanlı sevgilisinden ayrılarak ağaca doğru yöneliyor,ağacın dalından bir parça kırıp sevgilisine vermek istiyor,kız koşarak geliyor hayır yapma o böyle daha güzel kırma dalını diyor sevgilisinin dudaklarına bir buse konduruyor ve oradan uzaklaşıyorlar ağaç bir dalını kırıp yere bırakıyor çocuk fark ediyor koşup alıyor çiçekli dalı sevgilisinin gözlerine aşk dolu gözlerle bakıp dudaklarından öpüyor sarılıp ruhlarının ateşiyle gözden kayboluyorlar…
ağaç mutluluktan şarkılar söylemeye başlıyor ve anlıyor ki bu doğanın gereğidir; yapraklarını bu yüzden döküyor,dalları bu yüzden çıplak ve kuru kalıyor,gelecek ilk baharda daha güzel ve gür çiçekler verebilmek için…