Okyanus mavisi gözlerinde cam kırığı izlerine,yüreğinin göz bebeklerini eritmiş, çocuk düşleri öldürülen gülüşlerine iliştirdiği hüzne, dudaklarında kutsallaştırdığı şükür eşlik ediyor kadının,göz kapaklarını her oynatışında kanadı kırık bir kuş yavrusu çırpınarak boğuluyor ,uçsuz bucaksız bakıyor ötelere,dalıp gidiyor derinlikli uzakların çağrısıyla;acının ve hüznün kardeş olduğu susku ile karışan duygunun kristallerini akıtıyor gri yanaklarından; ezilmişliğin ,çaresizliğe bıraktığı ıslak izlerini ,başını bağladığı eşarbının kenarlarıyla siliyor,evreni kavrayan sesiyle bir şeyler mırıldanıyor,üç sözcük düşüyor titreyen dudaklarından:
-bisiklet alamadım küçüğe
Sonra yavaş yavaş çözülüyor sırlı dünyası;eşi biraz ötesinde oturuyor rahlesinde kutsal kitabı…felç geçirmiş otuz beşinde…
-o benim namusum; diyor kadın, başı dik
-ölene kadar bakacağım,mutluyuz mutlu olmasına ama bisiklet alamadım küçük oğlana,karne hediyesi,söz verdim,hem teşekkür,hem terbiyeli belgesi getirdi…öbür çocuklarımda,çalışkan, terbiyeli,ağırbaşlıdır…
Çocuklarından bahsederken gururlanıyor, gözlerindeki buğunun arkasından ışıltılı bir sevgi huzmesi aksediyor etrafa,
-hepsini çok severim,hiç ayırt etmem, ama küçük başka,yaramaz biraz,biraz hınzır,beni hayata o bağlar, o da öyle sevdiriyor kendini,söz verdim alamadım bisikletini…
Evrenin bütün ışıkları sönüyor gözlerinde ve bütün kuşlar ölüyor cam kırıklarından